Burnu fındık ağzı gayfe fincanı


"Acem Kızı" türküsü, en sevdiğim türkülerden birisidir. Çoğu türkü gibi bu türkü de beni etkiler. İki dizesi vardır ki o kısmı çok severim:
Burnu fındık ağzı kahve fincanı
Şeker mi şerbet mi bal Acem Kızı
Türküyü defalarca çok farklı seslerden, yorumlardan dinlemişimdir. Hala da dinlerim, doyamadım bu türküye. Şunu da belirtmeliyim ki türkünün "kahve fincanı" kısmını "burnu fındık ağzı gayfe fincanı" şeklinde söylemeyi çok sevmişimdir.

Acem Kızı” türküsünü bilmeyen yoktur diye düşünüyorum. Kırşehir yöresine ait bu türkümüz, televizyon dizilerinde pek çok kez çalmıştır. Bu türkümüzü, Kurtlar Vadisi dizisinden hatırlamak mümkün.

Her türkünün bir hikayesi vardır derler. Gerçekten öyledir. Türkülerimizin kendileri kadar öyküleri de ilginçtir. Her türkünün okunmaya değer bir hikayesi vardır elbet. "Acem Kızı", yarım kalan sevda öykülerinden birisidir aslında. Ali'nin ve acem kızının hikayesidir.

Peki kimdir bu "Acem Kızı", nedir bu türkümüzün hikmeti?
İşte "Acem Kızı"nın hikayesi:
Acem kızı o kadar güzel biriymiş ki görenleri kendine hayran bırakırmış. Bembeyaz teni, simsiyah saçları, toprak renginde gözleri vardır acem kızının. İri gözleri her zaman çekik çekik sürmelerle süslüdür. Acem kızı her ne kadar hareketli gibi görünse de onun gözlerinde hep bir hüzün vardır. O hüzün, gülümserken bile acem kızının gözlerinden eksik olmazmış.

Ali, ovaya her çalışmaya gittiğinde acem kızını görürmüş. Kız öyle bir güzeldir ki Ali gözlerini kızdan alamaz. Bir yandan işini yapmaya çalışır, bir yandan da ovada sessizce açan o güzel çiçeği izler. Acem kızı da arada sırada başını kaldırıp Ali’nin gözlerinin içine bakarmış. Kız bir anlık gülümser ve başını öne eğermiş. Acem kızının bu bakışı ve bu gülümsemesi Ali için dünyalara bedeldir.

Uzun geceler boyunca Ali, acem kızını düşünürmüş ve onu göreceği sabahı beklermiş. Heyecandan geceleri uyuyamazmış. Bir gün ise tüm cesaretini toplar, artık onunla konuşmalıyım diye düşünmeye başlar. Uygun zamanı bekler, acem kızının yalnız kaldığı bir anda onu yakalar ve "Dur acem kızı, korkma" der. "Seni her gün izliyorum, gel benim sevdiğim ol" diye derdini anlatır. Bunun üzerine acem kızının gözlerinden bir damla yaş akar ve acem kızı koşarak oradan uzaklaşır. Ali ise bu gözyaşına anlam verememiştir.

O günden sonra acem kızı gelmez olur. Ali ise "Acaba onun başına bir şey mi geldi?" diye düşünmekten kendisini alıkoyamaz. Ama çok zaman sonra öğrenir ki sevdiği acem kızı başka bir köye gelin gitmiştir. Üstelik yaşlı bir adama başlık parası için... Artık Ali'nin gözünde tadı yoktu yaşamanın. Ali günlerce ovada dolaşır, her soluğunda acem kızı diye haykırarak ve bu türkü dökülür dudaklarından.

Acem kızı bu türküyü duydu mu ya da Ali’nin bu türküyü kendisine yazdığını biliyor mu bilinmez ama bizler yıllardır söyler ve yaşarız bu yarım kalan sevdayı.

Konuyla ilgili olarak faydalı olduğunu düşündüğüm bağlantılardır. "Acem" sözcüğünün anlamına, kökenine ilk bağlantıdan bakabilirsiniz. Diğer bağlantıdan da "Acem Kızı" türküsünün notalarına ve sözlerine ulaşılabilir.

http://tr.wikipedia.org/wiki/Acem_(topluluk)
http://www.turkudostlari.net/turku_bilgileri.asp?turku=26

Bir fotoğraftan çok daha fazlası


Bir fotoğraftan çok daha fazlası ama videodan azı!

Görmüş olduğunuz bu harikalar, yeni(araştırdığım kadarıyla öyle) bir sanatın (Cinemagraph) ürünleri. Gün geçtikçe de yaygınlaşacağını düşündüğüm bir sanat.

Öncelikle normal bir fotoğrafa bakıyor gibisiniz. Hemen sonra anlıyorsunuz ki fotoğrafın içerisinde hareket eden bir şey var. İşte o anda video izliyor hissine kapılıyorsunuz. Bu yönüyle bir fotoğraftan gerçekten çok daha fazlası. Görüntü ve hareket kalitesi bakımından da hareketli resmin daha ötesi. Canlı fotoğraf mübarek.
Gerçekten harika! Bu sanatın beğenmediğim tek tarafını ancak şu şekilde ifade edebilirim: "Bu video çok kısa ya!"

İşte "Cinemagraph" örnekleri:
¤
cinemagraphs
Bar Stuzzichini'nin (New York) penceresindeki taksi

¤
cinemagraphs
Manhattan'da (New York) gazete okuyan adam
¤
Meraklılarına

* Jamie Beck (moda fotoğrafçısı) ve Kevin Burg (site tasarımcısı) isimli iki New Yorklu'nun eseridir.

* Cinemagraph (Canlı Fotoğraf diyorum ben) adlı bu fotoğraf sanatının hikayesini anlatan yazı: http://finance.yahoo.com/news/How-Jamie-Beck-Kevin-Burg-atlantic-4238419247.html?x=0

* Cinemagraph'ı beğenenler ve daha fazla cinemagraph örneği görmek isteyenler için orijinal bağlantı: http://fromme-toyou.tumblr.com/tagged/cinemagraph

* Ben de bundan yapmak istiyorum derseniz şu kaynağa bakabilirsiniz: http://www.tested.com/news/how-to-make-your-own-cinemagraphs-a-new-take-on-gifs/2253/

Kafama top çarptı


Kafaya top çarpması, insanı hayattan soğutan şeylerden biridir herhalde. En azından o an için bunu söylemek mümkündür. Özellikle bu durum bir topluluğun içinde başınıza geldiyse, vay halinize...

Çok şükür kafama top çarptığında kendimi rezil olmuş gibi hissedeceğim bir ortam yoktu. Öyle bir his duymadığımı rahatlıkla söyleyebilirim. Ama aynı rahatlığı "acı duymadım" derken gösteremem. Çünkü top öyle bir şiddetle geldi ki kendimi direk yerde buldum. Abartısız olarak iki, üç dakika yerden kalkamadım. Emin olun ki rezillik duygusu bunun yanında bir hiç.

Neyse ki kafaya top çarptığında ne yapılması gerektiğini bilenler vardı. Sağlık görevlilerinden bahsediyorum. Bir süre yerde kaldım. Daha sonra soğuk suyla yüzümü yıkadım. Topun çarptığı kısma soğuk suyu boşalttım. Ensemi soğuk suyla ıslattım. Bir iki dakika sonra kendime gelmiştim. Artık kafamda yıldızlar uçuşmuyordu.

Kafaya Top Çarpması
İşin komik tarafı şutu kafama gelen kişi, takım arkadaşımdı(Daha önce bir antremanda şutunu yine kafama yemiştim, acısını hiç unutmuyorum). Şutu çektiğinde aramızda üç, dört metre mesafe bile yoktu. Şutla alakasız bir pozisyon olmasına rağmen şutunu çekmeyi başardı. Arkadaşımın sert şutlarıyla ünlü olması ve maçın daha başında bu olayın başıma gelmesi işin en acı kısmıydı. Kısacası oyun içinde olabilecek talihsizliklerdendi. Talihsizliğime rağmen maçı üçleme(hat-trick) yaparak bitirdim.

Benim için hiçbir zaman unutmayacağım, daima sevgili arkadaşımı hatırlayacağım bir anı oldu.

Sabahları yataktan kalkamamak


Bu aralar sık sık yaşar oldum bu tabloyu, sabahları yataktan bir türlü kalkamıyorum. Tam kalkıyorum derken de yatağa tekrar devriliveriyorum. Yataktan kalkasım hiç gelmiyor. Canım uyumak istiyor. Bıraksalar akşama kadar uyurum, o derece; uykusuzluk, yorgunluk diz boyu.

sabahlari yataktan kalkamamak

Kendini yataktan kalkma zorunluluğunda hissedip kalkmamak ne kadar mutluluk verici bir şey, anlatamam. Kalkman gerekiyor, okuluna ya da işine gitmek zorundasın ama uykun daha ağır basıyor ve seni yatağa itiyor. Beş dakika da olsa biraz daha fazla yatıyorsun, uyuyorsun. İşte o uykunun yeri apayrı. Bu duyguyu yaşamayan yoktur herhalde.

Bunları yazarken ilkokul birinci sınıftaki halim aklıma geldi. Annem bin bir güçlükle beni uyandırmaya, kaldırmaya çalışırdı okuluma gitmem için. Daha gözümü açmadan, uyku semesi pantolonumu, çorabımı giydirirdi. Sabahları yataktan kalkıp okula gitmek işkence gibi gelirdi bana. Her sabah "Anne ne olur biraz daha uyuyayım, anne ne olur" diye yalvarırdım. O da dayanamazdı sırf biraz daha uyuyayım diye bazen geç uyandırırdı. Ne kadar çok yatakta kalırsam o kadar iyiydi.
Ne günlerdi ama, özledim doğrusu.

Anne demişken; tüm annelerin anneler gününü kutlarım. Biricik annelerimizi hiçbir zaman unutmayalım, onlar iyi ki varlar.

Alan adının taşınması konusunda


Alan Adı
Alan adı taşıma(transferi) konusunda deneyim sahibi oldum. Bu konuda bilgilenmek isteyenler için birkaç şey söylemek isterim.

Bir firmadan başka bir firmaya alan adı(domain) taşıma işlemi yaklaşık olarak bir hafta sürmektedir. Ancak alan adının taşınma sürecinden önce alan adının taşınması konusunda bilinmesi gereken bir takım şeyler var:

Alan adının taşınabilmesi için;
- Alan adının ilk kaydedilme tarihinden en az 60 gün geçmelidir. Eğer alan adını yeni kaydettiyseniz ve bunun üzerinden 2 ay geçmediyse bu alan adı transfer edilemez.
- Alan adının yenilenme tarihine 45 günden fazla süre kalmış olmalıdır. Eğer alan adının yenilenmesine 45 gün veya daha az bir süre kaldıysa bu alan adı transfer edilemez.
- Alan adının taşıma kilidi kaldırılmalıdır. Aksi takdirde alan adının taşınması işlemi başlayamaz. Alan adınızın bulunduğu firmadan ilgili ayarı yapabilirsiniz.
- Alan adının taşıma şifresi bilinmelidir. Bu şifre taşıma işleminin başlayabilmesi için gereklidir. Şifreyi, alan adınızın bulunduğu firmadan temin edebilirsiniz. Taşımayı yapacağınız firma tarafından ise sizden istenecektir.
- Alan adının kayıtlı olduğu e-posta adresinin kullanılabilir olması gerekir. Çünkü taşıma işleminin onaylanması için kayıtlı e-posta adresi kullanılacaktır.
Bu 5 nokta alan adınızı yeni bir firmaya taşıyabilmeniz açısından önemlidir. Taşıma işleminin başlaması ve başarıyla gerçekleşmesi için yukarıdaki koşullar sağlanmalıdır.

Alan Adının Taşınma Süreci
Alan adının yeni bir firmaya taşınması ortalama 7 gün sürmektedir. Ancak bu süreç firmalar arası taşıma işlemine göre değişiklik gösterebilir. Bu sürenin normal aralığı ise 5-10 gündür.

Alan adınızın taşıma kilidi kaldırılmış bir durumda ve alan adınızın şifresini biliyorsunuz. Taşıma işleminin başlayabilmesi için herhangi bir zaman engeliyle karşılaşmadınız. Bu durumda alan adınızı taşıyacağınız firmayla bağlantı kurabilirsiniz.

Firmanın internet adresine girerek gerekli işlemleri yapmaya başlayın. Firma taşıma işleminizi onayladıktan sonra(firmaya ödemeyi yaptıktan sonra) taşıma işleminiz başlamaya başlayacaktır. İşlemin resmi olarak başlaması ise e-posta adresinize(alan adınızın kayıtlı olduğu e-posta adresi) gelen onay linkine tıkladıktan sonra gerçekleşecektir.

Daha sonra size yine bir e-posta gelecek. Gelen e-posta ile birlikte size bir iptal linki ve 5 gün süre verilecektir. Bu e-posta, "alan adınızın taşınması işleminden vazgeçmek isterseniz 5 gün içerisinde iptal linkini kullanabilirsiniz; istemiyorsanız 5 günün geçmesini bekleyiniz" anlamanı taşıyacaktır. Beş günün ertesinde ise alan adınızın taşınma işlemi başarıyla gerçekleşmiş olacaktır.
 
Copyright 2009-2013 © trksh.org - Takip eden geride kalır.
Gizlilik
Teşekkürler bloggerthemes.net