Örücülüğün Tarihi Gelişimi


Örgü; herhangi bir ipin elle ya da şiş, tığ gibi araçlarla yapılmış ilmeklerin yan yana getirilerek birleştirilmesidir. Örücülük sanatında Türklere ait bilinen en eski örnekler, M.Ö. 7 ve 8. yüzyıllara ait buluntulardır. Türklere ait olan bu buluntulara Orta Asya'nın Pazirik bölgesinde rastlanmıştır. Bu yörede yapılan kazılarda, konç kısmı koç boynuzu motifleriyle süslenmiş yün çoraplar bulunmuştur. Bulunan bu eserler, o dönemde örücülük sanatının Türklerde oldukça gelişmiş düzeyde olduğunu göstermektedir.

Orta Asya'da bulunan eserlerden sonra en eski örücülük örneklerine Mısır'da rastlanılmıştır. Mısır mezarlarında yapılan kazılarda, başparmağı ayrık kırmızı yün çoraplar bulunmuştur. Ayrıca Güney Amerika'da (Peru'da) yapılan kazılarda M.Ö. 3 ve M.S. 3. yüzyıllara ait örgü işlerine rastlanmıştır. Peruluların örgü tekniği ve çeşidindeki zenginlik, örtücülük sanatlarının ne kadar gelişmiş olduğunu ortaya koymaktadır.

Örgü Çeşitleri
Örücülük sanatı 9 ve 10. yüzyıllarda, özellikle Asya'da gelişmiş durumdadır. Arap tacirler tarafından Asya'dan alınan pek çok  malla birlikte ilk örtücülük örnekleri de 10 ve 11. yüzyıllarda İspanya'ya ve Avrupa'ya yayılmıştır. Örtücülük alanında 16. yüzyılda, özellikle İspanya ve İtalya'da büyük başarılar elde edilmiştir. İpeğin 16. yüzyılda Avrupa'ya girmesinden sonra örgüde yün yerine ipek, altın, gümüş iplikler kullanılmaya başlanmıştır. Avrupa'ya 17. yüzyılda pamuğun gelmesiyle birlikte beyaz örgü denilen dantel örgü yaygınlaşmıştır.

Milattan 2000 yıl önce yaşamış olan Romalılara ait bit parada içinden yılan çıkan bir sepet resmi vardır. Britanya Müzesi'nde sergilenen ve Romalılara ait olan söğüt sandalye bugünkü örneklere çok benzemektedir.

Orta Asya Türkleri de sepeti çok çeşitli amaçlar için kullanmışlardır. Bugün hala birçok yörede yaygın olarak kullanılan hasır örgü, Türkler tarafından 17 ve 18. yüzyıllarda da kullanılmıştır.

Ele geçen buluntular gösteriyor ki örücülük çok eski bir geçmişe sahiptir. Örücülük, her devirde geçerliliğini koruyup günümüze kadar sevilen bir uğraş olarak birçok alanda kullanılmıştır.

Örücülüğün bütün örneklerine yurdumuzun her yöresinde rastlanılmakadır. Şiş, tığ, iğne ve bitki örücülüğü, günümüzde zengin bir el sanatı olarak hale uygulanmaktadır.

Singapur: Gidilesi ve görülesi bir yer


Singapur Haritası
Singapur, Güneydoğu Asya'nın en küçük ada ülkesidir(Belki de en küçük ve en refah bir adalar ülkesi denilebilir). Tropikal bir iklime sahip olan Singapur(diğer adı Lion City; Aslan Şehir, Aslanlar gibi anlama gelimektedir), Endonezya ve Malezya toprakları arasında yer almaktadır. Dünyanın az sayıdaki şehir devletlerinden biridir. Parlementer demokrasi sistemi ile yönetilen bu küçük Asya ülkesinin nüfusu yaklaşık olarak 5 milyon kadardır.

Şirin ülke Singapur, birçok özelliği ile dünyanın yaşanabilir ülkelerinden bir tanesidir. Gidilesi, görülesi yerlerin de başında gelmektedir. İmkanım olsa da gitsem dedirten bir çekiciliği vardır. Singapur'u tanıdıkça insanda hayranlık oluşturuyor. Bu bakımdan gezmek, görmek, yaşamak için oldukça uygun bir ülkedir. Düzen(Singapur'da 60/40 kuralı var. Ülkede her ırktan insan olmasından dolayı, devlet herhangi bir kutuplaşma ihtimaline karşı her yerleşim alanına yaklaşık olarak 60% Çinli, 30% Maley ve 10% diğer ırktan insan yaşaması şartı koymuş. Bu şart iş yerleri içinde geçerliymiş) ve zenginlik(ticaret ve turizm en önemli gelir kaynaklarındandır) abidesi olarak da bilinir.

Singapur, adeta bir masal ülkesidir. Ülkede sakız çiğnemek, satmak hatta bulundurmak bile yasak. Yasağın sebebi ise çevre kirliliğini önlemekmiş. Bu yasak şu an ne durumda bilemiyorum(Daha önce yasağın hafifletildiğine dair bir şeyler okumuştum: Çiğneyebileceğin kadar sakız gümrükten geçirilebiliyormuş) ama gerçekten çok ilginç. Yerlere tükürmek, sokağa çöp atmak, belirlenmiş yerler dışında sigara içmek gibi fiiller yasaktır. Kurallara aykırı davrananlar ağır cezalarla kaşılaşabiliyorlar. Trafik kurallarına uymazsanız kendinizi televizyonda görebilirsiniz ve bu utançla bir süre yaşamak zorunda kalabilirsiniz. Güvenlik görevlileriyle, polislerle karşılaşmamanız çok doğaldır(havaalanı dışında). Bu nedenle polis olmamasına güvenmemek gerekir çünkü her yerde kamera bulunmakta ve biri sizi gözetliyor. Trafik ışıklarına yerleştirilen sensörler trafik ışıklarını yönlendiriyor. Sensörler, arabaların ne sürede ne kadar yoğunlaştığını algılayıp ona göre geçiş önceliği sağlıyor. Bu sayede neredeyse hiç trafik sıkışıklığı yaşanmıyor. Trafik ve otopark sorununa karşı arabaların çok pahalı olması da bir Singapur gerçeğidir(Ayrıca kirlilik yaratmamak için ülkeye araba girişi hem çok masraflı hem de zor). Bunun yanında toplu taşımacılık oldukça rahattır. Temizliğe ve düzene önem verdikleri çok açıktır. Dünyanın en düzenli ve en temiz ülkesi midir bilinmez ama burası bambaşka dedirtecek derecede bir ülke olduğu kesindir.

Singapur

Singapur, bir turizm ülkesidir. Fakat bir ada ülkesi olduğu için doğal güzellikler, tarihi yerler ya da müzeler konusunda pek fazla bir özelliği bulunmamaktadır. Bu nedenle insan eliyle yaratılmış bir turizm ülkesi deyimi herhalde yanlış olmaz. İlginç binalar, gökdelenler şehrin süsü gibidir. Bunların dışında Singapur'da gezilebilecek, görülebilecek, yapılabilecek birçok şey vardır. Bir yemek cenneti olan Singapur'da birbirinden farklı bu lezzetleri denemek, yapılabilecek aktivitelerden biridir. 5 yıldızlı bir restoranda güzel bir akşam yemeği yemek tavsiye edilebilir. Ayrıca Singapur'da birçok tropikal meyve(ve tabi ki meyve suyu) çeşidinin tadına bakmak mümkündür. Uzun lafın kısası otellerinden, eğlence yerlerine; alışveriş merkezlerinden gezilecek yerlerine kadar her şey çok iyi ve bu nedenle "Nasıl Gidilir, Nerede Kalınır, Ne Yenir, Ne İçilir, Nereler Gezilir, Nasıl Eğlenilir, Ne Alınır" gibi soru işaretlerinin yanıtları oldukça nettir. Bu bakımdan bu tür kaygılar taşımaya gerek yoktur. Ufacık, tefecek bu ada ülkesi, en zengininden en mütevazı turistine kadar her ziyaretçiyi memnun edebilmektedir.
Singapur gezisi düşünenlere daha fazla bilgi edinmeleri için http://www.maximiles.com.tr/Maximiles/seyahat_rehberi/sehir_rehberi/Singapur/sehre_bakis.aspx sayfasını ziyaret etmelerini tavsiye ederim. Singapur seyehati konusunda aklınızdaki soru işaretlerini gidermek için iyi bir rehber diye düşünüyorum.

Vicdan Filmleri: 10,9,8...


(Yükseliyormuş, duvar , yükseltiyorlarmış. Sesleri duyuyor musunuz? Bakın yine... Bu çığlık...Sanki... Bilemiyorum... Umarım ciğerlerin parçalanır orospu sus artık. Bağırmayı bırak. Lütfen, yalvarıyorum - sessiz ol-)

Çok büyük bir felaket içinden çıktık. Detayları hatırlamıyorum. Televizyon unutmamızı istemiyordu. Kusan kadınları, çocuklar, ezilen süzülen insan görüntüleri, durup dururken yere düşen insanlar. Kötü bir gündü. Kaçarken yerde yatan insanların üzerine basanlar, birbirini çekip düşürmeye çalışanlar. Görüntüler onlara bakıyordum. (Antideprasan kafamla ve tabi antideprasan gözlerimle. Ekrandan onların gözlerini görebiliyordum. Daha önce hiç göz görmemiş mi?)

Antideprasanlar avuç avuç. Doktor "Onların gözlerine bak ne kadar mutlu olduklarını gör ve bunu bir düşün" diyordu. (Virüslü olsaydım kaçmazdım, sonra duvarlar orada kalanlar, duvarların arkasında kalanlar)

Bir günde yaptılar kocaman yüksek kalın beyaz duvarı. Bazen gece boyunca susmuyorlar. Sabahın erken saatlerine doğru sesleri biraz azalıyor ama ertesi gün yine... Ordan bağırıp duruyorlar. Ben ilk zamanlar duvarları yapmaya başladıkları ilk zamanlar arka tarafa gidip onlara gizlice ekmek atıyordum ve bazen bir kaç şişe su. Fakat sustular mı? Hayır. Hatta daha fazla bağırmaya daha fazla çığlık atmaya başladılar. Bende bıraktım.

"Açım, biz burada çok açız lütfen" "Biz..." (Bunu söylemeli miyim) " Biz burada çok açız ve başka çaremiz yok". (Söyleyemem... Söyle) " Biz birbirimizi yiyoruz orospu çocukları, biz açlıktan birbirimizi yiyoruz" (Arkada kaç kişi var?)

Duvarları yükseltiyorlar sonra biraz daha... Açıklamalar ardı ardına geliyordu " Duvar gerekliydi" " Duvar bizi kurtardı artık hastalık yayılmayacak" Hepimiz derin bir oh çektik.

Hastanedeydim insanlar durmadan konuşuyorlardı. " Büyük felaket." "Hastalık yayılıyor." Hastanedeydim çünkü depresyondaydım. (Bağırmak istedim depresyon yayılıyor, depresyonum yayılıyor!)

Sevgilim... O gitti... (Çok acı... daha acı verici bir şey düşünemiyorum) Hayır hayır o gitti.... Gitti... ( Derin derin nefes al, burnundan al ağzından ver, saymaya başla, nefes almaya devam et, nefes al 10...9...8...7... iyiyim, çok iyiyim, iyi biriyim 6...5...4...3...2...1.) O gitti...

Hastalık... TV... " Bugün yedi kişi öldü" Olabilir dedim içimden olabilir.İnsanlar ölür, doğanı dengesi bu. Ama insanlar birbirini terk edemez.... Eder... Ama birden bir edemez. (Siz ölüyor olabilirsiniz ama sevgilimde beni terk etti) İçim o kadar acıyordu ki... İçim... Günler geçiyordu yada geçtiğini söylüyorlardı ve insanlar ölüyordu. "Size de bulaşabilir" dedi TV. Sorular soruyorlardı. "Bence orası bir an önce temizlenmeli" Bence hasta olanalar bir yere toplanmalı" Herkesin bir bencesi vardı.

İmza kampanyaları.... Bende imzaladım. (Virüs kapanların kendi kaderleriyle başbaşa bırakılmasını onaylıyorum. Altına en güzel imzamı attım) Umurumda değil.... Umurumda değil... (Ben kendi kaderimle başbaşa bırakıldım,hiç bir şey olmuyor yaşamaya devam ediyorsun)

Tek hatırladığım " Biz burada çok açız ve başka çaremiz yok" . Bir günde yaptılar. Bunu hatırlıyorum. Bu bir başarı hikayesi. Hastalığın daha fazla yayılmaması için düşünülen önlem çerçevesinde duvarların yapılmasın karar verildi. Duvarların yapımına bugün başlandı ve duvarlar bugün tamamlandı. Harika haber.... Hasta olanlar duvarların arkasında kalacak. Hepsi orada... Gerekli yardım yapılacak TV öyle söyledi.

Sevgilim... Onun için endişelenmiştim ya hastalığı kaparsa diye. (Keşke hasta olsaydı) Hasta olsaydı onu görmeye gidebilirdim, elini tutardım bana ne kadar üzgün olduğunu söylerdi ve biz yeniden birbirimiz çok severdik. (Keşke hasta olsa)

TV duvarı unuttu, arkadakileri unuttu. Ben hala onları duyuyorum. Evim işkence bahçesi. Belki taşınırım. Ses... Sadece ses... Onların o korkunç sesi. Duvarları yükseltiyorlarmış. (Seslerini kesseler daha iyi olur)

Ben kötü biri değilim. (Hayır hayır o gitti.... O gitti.... Derin derin nefes al, burnundan al ağzından ver, saymaya başla, nefes al 10...9...8...7... nefes almaya devam et 6...5...4...3...2...1.)

İyiyim, ben çok iyiyim, ben iyi biriyim (O gitti) Sadece.... Sadece uyuyamıyorum.


Aşkın diğer adı: ÇİKOLATA


Sayılamayacak kadar çok çeşidi bulunan çikolata, unutulmayacak anları daha da tatlı kılar. Biberliden fındıklıya, sütlüden bitter'e kadar değişik lezzetleri vardır. "Pastacılığın kralı" olarak anılan bitter çikolata, tarttan musa kadar birçok tarifte kullanılır.

Çikolata
Çikolata, kakao ağacının meyvesinin ezilmesiyle elde edilir. Mayalandıktan sonra kurutulur, ayıklanır ve ezilir. Kakao yağı, %55 karışımını elde etmek için demlenme aşamasında tozşeker ve sütle karıştırılır. Karışımın karıştırma teknesine aktarılır. Bu işlem sonrasında homojen ve pürüzsüz bir karışım elde edilir. Bu aşamada bitter çikolata ve sütlü çikolata için kakao yağı eklenir. İşlem şekillendirme ve sertleştirmeyle sonuçlanır. Çikolata, sarılı olduğu koruma kağıdıyla serin ve kuru bir yerde saklanır. Buzdolabında asla saklanmaz.

ETİKETTEKİ İÇERİKLER
Yasal olarak %5 oranında kullanılması uygun görülen kakao yağından başka yağ içermez. %45 kakao ve %28 kakao yağı(ekstra bitter için) ile elde edilir. İyi çikolata ezilme kalitesine, yapım aşamasındaki işlenişe ve malzemelere bağlı olarak değerlendirilir. Sadece kakao içeren çikolatanın en iyisi olduğu düşünülemez.

ÇİKOLATA HAZIRLAMAK
Süs ve kaplama çikolata hazırlamak için ısı vazgeçilmezdir. Uygulama sırasında çikolata ısıtılır, şekillendirildikten sonra kurumaya bırakılır. Böylece kristal yapısı belirlenip kuruması için mükemmel bir sonuç elde edilir. Parlak, dayanıklılık süresi yüksek ve uzun zaman saklanabilirlik özelliğine sahip olur. Unutulmaması gereken bir nokta da bitter çikolataya oranla beyaz çikolatanın eritilme süresinin 2 derece olmasıdır.

ERİTME İŞLEMİ
Çikolata, kolay eriyip zor şekil alıyorsa ve yapışkan bir kıvamda oluyorsa bu çeşitteki çikolata, sos yapımında kullanılmaya uygundur. Sacher tart için hazırlanan pastacı kreması(150 gram bitter çikolata ve 500 ml süt) gibi. Soslar arasında en tatlı ve sulu kıvamda olan tarif 120 gram bitter çikolata, 50 gram tozşeker, 7 gram mısır nişastası ve 300 ml sütün benmari usulü ısıtılarak çikolatanın eritilmesiyle hazırlanır. Bu sos soğuyana kadar devamlı karıştırılır. Sos katılaşmamalı ve dayanıklılığını kaybetmemelidir. Waffle, kedidili ve pandispanya gibi pasta tabanıyla uyum sağlar. Mus ve kremalar için yapılışı kolay ve iyi sonuç veren bir sos çeşididir. Ganaj kremanın hazırlanışında küçük trüf çikolata yapımındaki gibi kakao kullanılır. Unutulmaması gerekn bir nokta da bu çikolata çeşitlerinin tatlı ve yağlı olduğudur. Sıcak çikolatayı da unutmamak gerekir; kolay tarifi olmasına rağmen kaç kişi tarafından doğru yapılır?

Toz kakao: %24 kakao yağı içerir ve kolay çözünür. Süsleme, sıcak çikolata ve sos gibi tariflerde kullanılır.
%100 kakaolu: İçine başka malzeme eklenmeden hazırlanan çok saf bir çikolata çeşididir. Aksi takdirde, kullanıldığında kötü sonuç verir.

Eritme işlemi
  1. Küçük parçalara ayırdığınız çikolatayı benmari usulü eritin. Kaynamamasına dikkat edin, silikon ya da tahta kaşıkla devamlı karıştırın.
  2. Eğer yüksek ısıda hızla eritilmişse eriyen çikolata pıhtılaşacak ve kullanılmayacaktır.

Çikolatayı eritme süresi
  1. 500 gram bitter çikolatayı kısık ateşle (Isı 40-50 dereceyi geçmemelidir.) benmari usulü eritin. Ocaktan alıp 100 gram bitter çikolata ekleyin ve eritilmiş çikolatanın ısısnı düşürün.
  2. Çikolatayı ekledikten sonra erimesi için devamlı karıştırın.
  3. Çikolata tahta kaşıktan kolayca akıyorsa ısı istenilen 32 dereceye ulaşmış demektir. (Termometreyle ısı kontrol edilebilir.)
  4. Bu noktada çikolatanın hala erimemesine, akışkanlığıyla süsleme ve kaplamaya uygun olmasına dikkat edin. Bu şekilde çikolatayı eritme süresi tamamlanmış olacaktır.

Klasik usul eritme
  1. Çikolatayı benmari usulü (40-50 derece ısıda) eritin.
  2. Eritilmiş çikolatanın 2/3'ünü mermere dökün.
  3. Spatula yardımıyla karıştırarak soğutun. Isının 27 derece olmasına dikkat edin. Çikolata yoğun ve yapışkan olmayacaktır.
  4. Soğuttuğunuz çikolatayı benmari usulü erittiğiniz çikolata dolu kabın içine aktarın. Isısı 32 dereceye ulaşana kadar karıştırın.
 
Copyright 2009-2013 © trksh.org - Takip eden geride kalır.
Gizlilik
Teşekkürler bloggerthemes.net