WP: Admin Yorumlarını Renklendirme


Admin Yorumunu Renklendirme, wordpress düzenlemelerinin en önemlilerinden bir tanesidir. Admin yorumunun arkaplan rengi farklı yapılarak ziyaretçilerin admin yorumunu kolaylıkla ayırt etmesi sağlanır. Diğer yorumlardan farklı bir arkaplan rengine sahip olan admin yorumları aynı zamanda blogun görselliğine de katkı sağlar.

admin yorumunun renklendirme
Admin yorumunun arkaplan rengini farklı bir renk yapmanın şimdilik iki taneuygun yöntemi vardır: Eklenti ile yapmak ve blog temasının comments.php ve style.css dosyalarını düzenleyerek yapmak. İkinci yolu kullanarak yani iki tane tema dosyasını düzenleyerek yapmak oldukça basit ve mantıklıdır. Çünkü eklenti kullanmaya gerek kalmadan yapılabilecek bir düzenlemedir. Eklenti güncellemeye ve eklenti ayarlarına gerek duyulmadan halledebilirsiniz (Eklenti kullananlar genellikle Highlight Author Comments eklentisini kullanmaktadır). Bu yüzden ben basit ve mantıklı olanıyani tema düzenleyerek yapılanı kullanıyorum ve bu yöntemi anlatacağım. Aşağıdaki adımları izleyerek temanızı düzenleyebilirsiniz:

DÜZENLEME YAPMADAN ÖNCE STYLE.CSS VE COMMENTS.PHP' Yİ YEDEKLEYİNİZ.

1- stylesheet dosyasını düzenleme


(Genellikle stylesheet dosyası style.css'dir.) Tema dosyalarından style.css'yi açın. Ve dosyaya aşağıdaki kodu ekleyin. Dosyanın en altına ekleyebilirsiniz.
.authcomment {
background-color: #B3FFCC !important;
}
NOT: #B3FFCC kodu arkaplan rengini belirleyen koddur. Bu kodu değiştirerek arkaplan rengini değiştirebilrisiniz. İstediğiniz rengin HEX kodunu bulmak için buraya bakabilirsiniz: http://htmlcolorcodes.org/

2- comments.php dosyasını düzenleme

Kullandığınız temanın comments.php dosyasını açın. Ve aşağıdaki kodu aratın.
<li class=”<?php echo $oddcomment; ?>” id=”comment ...

Yukarıdaki kod genelde <?php if (get_comment_type()=="comment") : ?> kodunun hemen altındadır. Bu kodu aratarak da yukarıdaki koda ulaşabilirsiniz. Bulmanız gereken kod <li class="<?php echo $oddcomment; ?>" id="comment-<?php comment_ID() ?>"> gibi bir şeydir.

Kodu bulduktan sonra aşağıdaki ile değiştiriniz.
<li class="<?php
/* Only use the authcomment class from style.css if the user_id is 1 (admin) */
if (1 == $comment->user_id)
$oddcomment = "authcomment";
echo $oddcomment;
?>" id="comment-<?php comment_ID() ?>">

NOT: "Admin" üye id numarası genellike 1'dir. Bu nedenle eklenecek kodda 1 yazmaktadır. Eğer "Admin" kullanıcısı farklı bir üye id'sine sahip ise if (1 == $comment->user_id) satırında 1 yazan yeri uygun id numarası ile değiştirin.
Bu iki düzenlemeyi yaptıktan sonra işlem tamamlanmış demektir. Artık admin yorumları diğer yorumlardan farklı görünmektedir. Herhangi bir yazıya baktığınızda admin yorumlarının arkaplan renginin sizin seçtiğiniz renk olduğunu görebilirsiniz.

Atatürk ve Bilim


Atatürk'ün "Bilim" konusundaki sözlerinden alıntılar yapılarak "Atatürk'ün bilime verdiği önemi" anlatmaya çalışan güzel bir okuma parçasıdır. Atatürk'ün toplantılarda yaptığı konuşmalar ve söylediği sözler tarihleriyle birlikte yer almaktadır.
Cumhuriyet'in ilanı 29 Ekim 1923 ise de genel oalrak yeni türk devletinin kuruluşu 23 Nisan 1920 tarihiyle belirlenir. Mustafa Kemal Atatürk, bu tarihten itibaren, ülkenin yeni siyasi yapısını şekillendirmeye çalışmış; adım adım cumhuriyeti hazırlamıştır. Atatürk, henüz Cumhuriyet kurulmadan, 27 Ekim 1922'de Bursa'da yapmış olduğu bir toplantıda düşüncelerini şöyle dile getirmektedir:
"Hanımlar, Beyler! Memleketimizin en bayındır, en güzel yerlerini üç buçuk yıl kirli ayaklarıyla çiğneyen düşmanı yenilgiye uğratan zaferin sırrı nerededir, bilir misiniz? Orduların yönetiminde ilim ve fen ilkelerini rehber kabul etmektedir. Milletimizi yerleştirmek için asıl olan okullarımızın, üniversitelerimizin kurulmasında aynı mesleği takip edeceğiz. Evet, milletimizin siyasi, sosyal hayatında, milletimizin düşünce eğitiminde de rehberimiz ilim ve fen olacaktır. Okul sayesinde, okulun vereceği ilim ve fen sayesindedir ki Türk milleti, Türk sanatı, ekonomisi, türk şiiri ve edebiyatı, bütün güzelliğiyle meydana çıkar."

Birçok toplantıda yapmış olduğu çeşitli konuşmalarda da Atatürk, bilimin önemini vurgulamaya devam etmiştir. Atatürk, 26 Ocak 1923'te Salihli istasyonunda halka hitaben yaptığı konuşmasında, şunları söylemiştir:
"Bundan sonra memleketimizi kesin kurtuluşa ulaştırmak için çok kuvvetli ve esaslı tedbirler almak gerekir. Bu tedbirlerin en önemlisi ve en birincisi ilim esaslı irfandır. İşte şurada gördüğüm küçük mektepliler, ilim ve irfan ordularını kuracaklardır."

Cumhuriyetin ilan edilmesinden sonra, bu konudaki görüş ve düşüncelerini daha hızlı bir şekilde uygulamaya geçirmek isteyen Atatürk, 30 Ağustos 1924'te meşhur meydan savaşının yapıldı yer olan Dumlupınar'da yapmış olduğu konuşmasında ise "Uygarlık yolunda yürümek ve başarılı olmak, hayatın şartıdır. Bu yol üzerinde bekleyenler veyahut bu yol üzerinde ileri değil geriye bakmak bilgisizliği ve dikkatsizliğinde bulunanlar, uygarlığın coşan seli altında boğulmaya mahkumdurlar." demiştir.

22 Eylül 1924 tarihinde Samsun İstiklan Ticaret Mektebi'ndeki konuşmasında, aynı konudaki görüşlerini şöyle dile getirmiştir:
"Efendiler! Dünyada her şey için; uygarlık için, hayat için, başarı için en hakiki mürşit ilimdir; fendir. İlim ve fennin dışında rehber aramak dikkatsizliktir, bilgisizliktir, yanlışlıktır."

Mustafa Kemal'in en önemli özelliklerinden biri, hayatı boyunca bilime ve akılcı düşünceye önem vermesi, çok okuması ve araştırıcı bir yapıya sahip olmasıdır. Gazi Mustafa Kemal; "İnsanların hayatına, faaliyetine hakim olan kuvvet, yaratma ve icat kabiliyetidir." diyerek icat yapmanın ne kadar önemli olduğuna işaret etmiştir. Atatürk'ün özellikle tarih ve dil konusunda bir akademisyen gibi araştırmalar yapması; tarihçileri, "Belgelere dayanınız!" diyerek uyarması ve "Biz daima hakikat arayan, onu buldukça ve bulduğumuza kani oldukça ifadeye cüret gösteren adamlar olmalıyız." diyerek yol göstermesi, onun ne kadar objektif ve akılcı bir düşünce yapısında olduğunu gösterir. O, Türk Tarih Kurultayı'na gönderilen bildirileri bir akademisyen gibi incelemiş ve üzerlerine notlar düşmüştür. Atatürk'ün sofrası da bir bilim akademisi özelliğini korumuş, sofrada bulunan kara tahtada dil ve tarih sorunlarına çözümler üretilmiştir. Atatürk, "Türk Tarihinin Ana Hatları" kitabı yazılırken tartışmalar yaptığı bilim adamlarına; "Sizlerle yaptığım bu ilmi konuşmalar, benim ruhumun gıdasıdır." diyebilen bir insandır. O nedenle Alman tarih profesörü Herbert Melzig, Atatürk'e "Çankaya Düşünürü" demiştir.

Daha sonraki bir konuşmasında Atatürk; "Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım ilim ve akıldır. Benden sonrakiler, bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü zorluklar karşısında, belki gayeler tamamen eremediğimizi, fakat asla taviz vermediğimizi, akıl ve ilmi rehber edindiğimizi tasdik edeceklerdir. Zaman süratle ilerliyor; milletlerin, toplumların, kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve ilmin gelişimini inkar etmek olur. Benim Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde, akıl veilmin rehberliğini kabul ederlerse manevi mirasçılarım olurlar." diyerek bilime verdiği önemi bir kez daha ifade etmiştir.

Kaynaklar;
Mustafa Kemal Atatürk Bilim ve Üniversite - Metin Özata, Umay Yayınları, 2005
"Atatürk, Özünde Bir Bilgindir." - Prof. Dr. Geoffrey Lewis

Makrome Sanatı Hakkında Bilgiler


Makrome; araçsız, elle yapılan ve birbiri arasından geçirilen iplerin meydana getirdikleri düğümlerle gelişen bir düğümleme sanatıdır.

Makromenin tarihi gelişimi: Makrome sözcüğünün kesin kaynağı bilinmemektedir. Ancak Paleolitik (Yontma Taş Devri) çağlardan beri birçok uygarlıkta makromenin temelini oluşturan düğümlerin değişik amaçlarla kullanıldığı bilinmektedir.

Makrome
Yeryüzünde kurulan büyük uygarlıklar, makromeyi biliyor ve günlük yaşamlarında çeşitli amaçlarla uyguluyorlardı. Makromenin eski Mısır, Asur, Çin, Japon ve Kızılderililer tarafından kullanıldığı bilinmektedir. Ayrıca Orta Asya Türk medeniyetinde de makrome yaygın bir şekilde kullanılmıştır.

Orta Asya'da yapılan kazılarda (M.Ö.850 yıllarına ait) makromeden yapılmış çeşitli eşyalar bulunmuştur. Bu da Türklerin makromeyi çok eski yıllardan beri eşya yapımında kullandıklarını gösterir. Topkapı Müzesi'nde "Padişah Giysileri Bölümündeki" kaftanlarda sim, sırma ve ipek ipliklerle yapılmış düğümler bulunmaktadır.

Avrupa'da makromeye 14.yüzyıllarda İtalya'da, 18.yüzyılda da İngiltere'de rastlanılmaktadır.

Makrome, günümüzde el sanatlarının vazgeçilmez dallarından biri olmuştur. Sarkaç, pano, abajur ev eşyalarının yanı sıra yelek, çanta ve kemer gibi kişisel eşyalarda da uygulanmaktadır.

Makrome
Makrome gereçlerinin tarihi gelişimi: Makrome sanatının ortaya çıktığı devirlerde insanlar samaşık, kamış, papirüs gibi bitkileri düğümleyerek bu sanatı uygulamışlardır. Ancak, bu malzemeleristenilen uzunlukta olmadığından keten, jüt gibi doğal bitkilerden iplik elde etmişlerdir. Daha sonra pamuk, yün ve ipek gibi ince lifleri bir araya getirip eğirerek daha sağlam ve kaliteli iplikler kullanmışlardır. Petrolün bulunmasıyla petrol kaynaklı ve diğer organik maddelerden sentetik lifler elde edilmiştir. Günümüzde pamuk, keten, jüt ve sentetik ipliklerden makrome ürünleri yapılmaktadır. Ayrıca fantezi işlerde, altın ve dümüş tel karışımlı iplikler ile simlerden yararlanılmaktadır.

Makromenin uygulandığı eski devirlerde, deniz kabukları, hayvan dişleri, tırnakları ve kemikleri süsleme amacıyla düğümler arasında kullanılmıştır. Günümüzde ise düğümler arasında cam, plastik, ağaç boncuklar ile halkalar kullanılmaktadır.

Makromenin kullanıldığı alanlar: Makrome tarih öncesi devirlerden beri çok değişik alanlarda geliştirilerek kullanılmıştır. Bu alanlardan en önemlileri şunlardır: Haberleşme, Arşivleme, Matematik, Avcılık, Denizcilik, Süsleme.

Süsleme: Makrome her çağda süsleme unsuru olarak dönemini korumuştur. Birçok uygarlık tarafından kullanılmıştır. Örneğin; Mısırlılar makromeyi püskül, saçak yapımında kadırgalarda kullanmışlardır. Asurlular (M.Ö. 609-900) av ve savaş giysilerini, atlarının örtülerini sık düğümlü püsküllerle süslemişlerdir. Çinliler ve Japonlar da makrome düğüm tekniklerini paket süslemede uygulamışlardır. Makrome ilk çağlardan beri çeşitli gereksinimleri gidermede kullanılmıştır. Eşyaların yapıpımı sırasında makromedeki güzellik hiçbi zaman ihmal edilmemiş, hep ön plana çıkarılmıştır. Günümüzde de giyim, çarşaf, masa örtüsü ve dekoratif eşya süslemelerinde yaygın bir şekilde makrome kullanılmaktadır.

Resimlerin orjinal boyutları için resimlerin üzerine tıklayın.

Makrome Sanatı
Makrome Sanatı



Makrome Sanatı
Makrome Sanatı

Yılbaşı: Sitenize Kar Yağdırın


Web site sahipleri, özel günler için web sayfasına özel bir şeyler yapmak ister. Takipçileri için piyango çekilişi yapabilir, yarışma düzenleyebilir veya o gün için özel bir yazı yazmak ister. Bu özel şeylerden önemlilerinden bir tanesi de görsel efektlerdir. Görsel efekt diyince akla tema ve logo gibi görselliğe hitap eden şeyler gelir. Eğer bu özel gün yılbaşı ise akla ilk gelen kardır. Çünkü "yılbaşı" ve "kar" fotoğraf karelerinde görmeye alışık olduğumuz iki simgedir. Aynı zamanda bu iki simge yeni yıla girerken görmek istenen görüntülerden bir tanesidir.

wordpress logo
Eğer bir wordpress blogunuz varsa yılbaşı için kullanabileceğiniz güzel bir eklentiyle bunu halledebilirsiniz: "Let-It-Snow".Eklenti klasörünü /wp-content/plugins/ dizinine atmanız ve wordpress panelindeki eklentiler kısmından eklentiyi aktifleştirmeniz yeterlidir. Başka hiçbir şey yapmadan eklentiyi aktif hale getirebiliyorsunuz. Ayrıca panelde eklenti için ayar kısmı da mevcuttur. Kar yağdırma şeklini ve hızını gibi nitelikleri değiştirebilirsiniz. Blogu yavaşlatmayan ve yılbaşı için kullanılabilecek uygun bir wordpress eklentisidir.

Wordpress blogu dışında blogger veya bir başka scripte sahip olanlar bu eklentinin görevini yapan bir kod kullanarak aynı şeyi gerçekleştirebilir. Özellikle blogspot sistemini kullananlar için bu kod işe yaramaktadır. Gadget Ekleme (HTML/JavaScript) veya HTML'yi Düzenleme yöntemleri ile blogger sitenize kar yağdırabilirsiniz. Blogger ve diğer siteler için kullanabileceğiniz kod için buraya bakınız: http://www.blogkaan.com/2009/12/blogger-sitenize-kar-yagdirin.html

Bu eklenti, özellikle koyu renkli teması olan web sitelerinde güzel görünmektedir. Yılbaşında veya istediğiniz diğer günlerde kullanabilirsiniz. Web sayfasına yük olmayan küçük, güzel ve hoş bir eklenti ... Her türlü web sayfası için kullanabilirsiniz. Aşağıdaki linklerden birisi mutlaka işinize yarayacaktır. Eklentinin örnek sayfasına buradan bakabilirsiniz: DEMO
Wordpress için Kar Yağdırma Eklentisi:
http://wordpress.org/extend/plugins/let-it-snow/


Blogger (Blogspot) sayfaları için Kar Yağdırma Eklentisi:
http://www.blogkaan.com/2009/12/blogger-sitenize-kar-yagdirin.html

Frm siteleri için Kar Yağdırma Eklentisi:
http://www.cmsturk.net/forum/showthread.php?t=26944


Joomla için Kar Yağdırma Eklentisi:
http://www.tutorialci.net/hazir-sistemler/websitesinde-kar-yagdirma.html


Normal .html sayfalar için Kar Yağdırma Eklentisi:
http://www.schillmania.com/projects/snowstorm/

Sidney Liman Köprüsü


Sydney Harbour Bridge, Sidney'in en büyük turizm simgelerinden biridir. Özgürlük Anıtı, Eyfel Kulesi ve bilinen birçok yapıyla eşdeğer niteliktedir. Aynı zamanda, bu köprü Avustralya'nın en iyi bilinen ve fotoğraf çektirilen yerlerinden bir tanesidir. Manzara veya turistik gezi fotoğrafları arasında bu yapıyı görmeniz mümkündür.

8 yılda inşa edilen bu yapı önceleri 'coathanger' yani "askı" olarak biliniyordu (Şekli askıya benzemektedir). Fakat şimdileri sadece 'the bridge' yani köprü olarak isimlendirilmektedir. Resmi açılış tarihi Mart - 1932 olan Sidney Liman Köprüsü, 77 yaşındadır. Sidney Liman Köprüsü, kentin kuzeyi ile doğusunu birbirine bağlamaktadır. Köprünün yapımında 52 bin ton çelik kullanıldığı bilinmektedir (Dünyadaki köprüler içinde kendisini devasa çelik kemeriyle özgünleştiriyor).

sydney harbour bridge and coat hanger

Sidney'in bu köprüsü "Dünya'nın En Geniş Köprüsü" olma niteliğini taşımaktadır. Her bir yönde 8 trafik hattı ve 2 tane de demiryolu hattı bulunmaktadır. Ayrıca köprü üzerinde yaya yolu ve bisiklet yolu da bulunmaktadır. Köprü, 503 metre uzunluğundaki kemeriyle adeta Sidney'i kanatları altına alıyor. Köprü kulelerinden şehri izlemeniz mümkündür. Ayrıca köprüde yürüyüş yaparak o anın keyfini de çıkarabilirsiniz.

Sidney Liman Köprüsü'nün bir ucunda "Sidney Opera Evi" (Sydney Opera House) bulunmaktadır. Bu yapının görünütüsünü birçok "Sidney Liman Köprüsü" fotoğrafında görebilirsiniz. Özellike köprünün altında çekilen karelerde net bir şekilde görünmektedir.  Sidney Opera Evi, mimari açıdan oldukça önemli bir yapıdır. En ünlü ve değişik yapılardan biri olarak kabul edilen bu bina, operaya ilgi duymayan insanları bile kendisine çekmeyi başarmıştır.

Dünyanın en büyük doğal limanı olan Sidney Limanı'ndaki bu köprü gerçekten görülmeye değer nitelikte bir yapıdır. Havanın güzel olduğu bir günde köprü üzerinden eşsiz bir manzarayla karşılaşmanız mümkündür. Limanın ve köprünün görüntüsü akşam da bir başkadır. Havanın kararmasıyla birlikte muhteşem ışık seli arasında Sidney Liman Köprüsü gözünüze bir başka görünür. Gece yapılan liman turları ile bu güzelliği daha iyi görebilirsiniz. Resmi olarak "Port Jackson" adıyla bilinen Sidney Limanı'nın kıyıları boyunca park ve koşu alanları, kumsallar da uzanmaktadır.

Yılbaşı geceleri dünyadaki milyarlarca insanın televizyonların başında muhteşem havai fişek gösterilerini izlediği yer Sidney Limanı'dır. Dünyadaki yılbaşı kutlamalarının ünlü olduğu yerlerden bir tanesidir. Milyonlarca kişi yılbaşı gecesinde orada olmak ister. Sidney Limanı her yıl renkli gösterilere sahne olur. Yılbaşı gecelerini geçirebileceğiniz muhteşem bir yerdir.

Sidney, Avustralya'nın başkenti değildir (Avustralya'nın Başkenti: Canberra). Ama birçok yönden Avustralya'nın en önemli kenti niteliğindedir. Ülkenin en büyük kenti olması ve Sidney Limanı, Sidney Köprüsü ve Sidney Opera Evi gibi önemli kültür ve sanat merkezlerine sahip olması yönüyle Sidney, Avustralya'nın önemli simgelerinden biridir.

Resimlerin orjinal boyutları için resimlerin üzerine tıklayın.

Sidney Liman Köprüsü
Sidney Liman Köprüsü



Sidney Liman Köprüsü
Sidney Liman Köprüsü

“Tatil” eşittir “Gevşeklik”


Tatil.. Yoğun iş veya okul programından sıkılanların dört gözle beklediği o mübarek günlerdir. Tatil kimileri için sıkıntıdan, stresten (işten, okuldan) kurtulmayı ifade ederken kimileri için de dinlenme, eğlenme anlamı taşır. Kimileri tatilini evde oturarak, yatarak değerlendirir; kimileri ise farklı yerlerde konaklayarak, gezerek hem eğlenerek hem dinlenerek geçirmeyi tercih eder. Benim hayalimdeki tatili sorarsanız tartışmasız "eğlenmek, dinlenmek" derim. Benim için "otel, havuz, güneş, spor" kelimeleri süper bir tatil programı için uygun kelimelerdir.

Öyle ya da böyle tatil güzeldir. İster vur kafayı yat; ister gez, toz. Her insan mutlaka tatile ihtiyaç duyar. İnsanın kafa dinlemesi, işinde daha verimli olabilmesi için tatil şarttır. Çünkü insanoğlu robot değil ki dur durak bilmeden çalışsın, etsin [Hal böyle olmasına rağmen ben tatil nedir bilmek istemeyen insanlar(!) gördüm]. Bundan dolayı tatiller, hayatımızın teneffüs saatleridir. İnsan, kimi zaman "Ben tatili hak ettim" diyebilmelidir. Bunu diyebilmek gerçekten güzel bir şeydir. Yaptığı iş ölçüsünde bunu demek ise daha da güzeldir.

Tatil eşittir gevşeklik

Her şeyin bir ölçüsü vardır. Yemeğin içine atılacak tuzun bir ölçüsü olduğu gibi tatilin de bir ölçüsü vardır. Yemeğe fazla tuz koyarsanız yemeğin tadı kalmaz; tatili fazla yaparsanız o tatilin tadı kalmaz. Bu nedenle zamansız ve ölçüsüz tatil yapmak iyi değildir. Çünkü uzun bir tatil döneminden sonra iş hayatına, okul hayatına uyum sağlamak zordur. Bir bakıma "kaş yapayım derken göz çıkarmak" anlamına da geliyor. Şöyle ki; işinde daha verimli olmak için tatil yapıyorsun. Ama tatilin uzun sürüyor. Tatilin bitiyor ve işine, okuluna başlıyorsun. Uzun süren bir tatilin ardından işe gitmek, okula gitmek sana uygun gelmez. Ve iş hayatına alışana kadar tatil yaptığın süre kadar süre geçer. İşinde verimli olmak yerine verimsiz olursun. Uzun bir tatil dönemi gevşekliğe dönüşmüş olur. Bu yüzden ben çoğu zaman "tatil = gevşeklik" derim. Sonuçta, “Terazi var tartı var her işin bir vakti var” :]

Anlatmak istediğim tatilin gevşekliğe dönüşebilir olmasıdır. Tabiî ki gevşekliğin ortaya çıkma veya çıkmama durumu her şeye rağmen sizin elinizdedir. Çünkü tatili değerlendirmeyi bilenler için hiçbir sorun yoktur. Zamansız tatiller (domuz gribi tatili gibi) ilan edilse de tatilin nasıl değerlendirilmesi gerektiğini biliyorsan hiçbir problem olmayacaktır. Tatilinle çok yaşarsın. Ama tatili iyi değerlendirme alışkanlığın yoksa durum vahimdir. Ne yapacağını bilemezsin. Hele böyle bir zamanda (teknoloji çağı) geçersin bilgisayarın başına ve saatlerce aptal gibi vakit geçirirsin. Bilgisayarın yoksa televizyonun başına geçersin. O yoksa onun, o yoksa onun… Bir gün gelir, tatilin bittiğini anlarsın ama neye uğradığını anlayamazsın. Çünkü tatil akıp geçmiştir.

Tatili değerlendirme alışkanlığın yoksa kısır döngü sürekli devam eder. Tatil olur, değerlendiremezsin, tatil geçer. Tatil olur, değerlendiremezsin, tatil geçer… Tatilin sende bıraktığı tek iz gevşeklik olur. Yani tatil senin için gevşekliktir.

Doğadaki Özel Yüzey Küre Yüzeyi


Uzaydaki Gök Cisimleri Neden Küreseldir?
Su Damlası Neden Küreseldir?

Bilindiği gibi uzaydaki gök cisimleri küresel bir şekle sahiptir. En basitinden Dünya'yı düşünebiliriz. Çevremizden örnek verecek olursak su damlası.. Peki neden koni, küp, silindir, piramit değil de küresel bir şekle sahipler? Dünyamız gibi diğer gök cisimlerinin küresel olması neyle ilgilidir? Su damlaları neden küresel bir şekildedir? Bu tip soruların yanıtlarını hep merak etmişimdir. İşte doğadaki özel yüzey "Küre Yüzeyi" ..

Bilinen geometrik biçimli cisimlerin yüzey alanının hacimlerine oranları incelendiğinde en küçük oranın küreye ait olduğu görülür. Bu oranın küçük olması birim hacme düşen yüzey alanının en küçük olması anlamına gelir. Küre ile ilgili bu özellik şu şekilde özetlenebilir:
Eşit hacimli, kapalı cisimlerden yüzey alanı en küçük olanı küredir.
Kürenin bu özelliği, " Eşit büyüklükteki yüzey alanlarından en büyük hacmi küre çevreler." şeklinde de ifade edilebilir.

Dünyamız gibi diğer gök cisimlerinin şeklinin küresel olması da küreye ait olan bu özellikle ilgilidir.
Gök cisimleri neden küreseldir?
Gök Cisimleri
Gök cisimleri çok büyük kütleli yapılardır. Bir cismin kütlesi ne kadar büyükse, kütleyi oluşturan her bir parçacığa etki eden çekim kuvveti de o kadar büyük olur. Bir gök cisminin parçacıklarına etki eden kuvvetler, merkeze doğru olur. Bu nedenle dış yüzeylere etki eden kuvvetler bu kısımların, iç kısımlarda boşluk bırakmayacak şekilde içeriye doğru sıkışmasına neden olur. Böylece dış kısımlar merkeze göre simetrik bir şekil alarak bir küre oluştururlar.
Not: Yalnızca gök cisimleri değil, çevremizde de küresel yüzeylerle sıkça karşılaşmamız mümkündür. Örneğin musluktan damlayan su taneciği, yere düşen yağmur damlaları ve yaprakların üzerinde kalan su damlaları küresel şekil alırlar.
Su damlası neden küreseldir?
Su Damlası
Bir su damlasını oluşturan her bir taneciğe diğer tanecikler tarafından, kohezyon adı verilen çekim kuvveti etki eder. Tanecikler öteleme hareketi yapabildiğinden maruz kaldıkları bu kuvvetler nedeniyle birbirlerine yaklaşarak yüzey alanını küçültürler.Böylece damlayı oluşturan tanecikler mümkün olan en küçük uzaklıkta toplanarak bir şekil oluşturur. Bu da en küçük yüzey alanına sahip şekil olan küredir.

Ceplerde taşınan büyük risk


Teknoloji, teknolojik ürünler, günlük hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline gelmektedir. Teknolojinin günden güne gelişiyor olması da bir gerçektir.

cep telefonu ve beyin kanseri
Teknolojinin gelişmesinin işlerimizi kolaylaştırma, zamandan kazanma gibi yararlarının yanında bir o kadar da zararları mevcuttur. Örneğin, cep telefonları. Cep telefonları yanımızda olduğu sürece neredeyse her yerde, herkese sadece bir telefon kadar uzağız. Hayatımıza yön veren cep telefonunun yararlarını saymakla bitiremeyiz belki. Ama bir teknoloji harikası olan bu cep telefonlarının zararlarını da bilmek gerekir(Cep telefonlarının radyasyon yayması gibi). Sadece bilmek mi? Hayır. Bilmek ve gereğini yapmak gerçekten çok önemli. Bahsetmek istediğim şey, cebimizde taşıdığımız ve saatlerce gereksiz konuşabildiğimiz "Cep telefonları ve Zararları"dır.

Günümüzün en önemli iletişim aracı nedir sorusunun yanıtının cep telefonlarıdır olması şaşırtıcı bir şey değildir. Çünkü gerçekten öyledir. Cep telefonları, günümüzün en önemli iletişim aracıdır. Çünkü, hemen hemen herkes de bir cep telefonu var. Hatta bazı kişilerde birden de fazladır. Bu dönemde herkesin yanında bir bilgisayar bir de internet bağlantısı olamayacağı için sahnede şu an iletişim ihtiyaçları için cep telefonları vardır.

Manyetik Dalgalar ve Beynimiz
Günlük hayatta iletişimimizin bir parçası olan cep telefonları aslında büyük bir kanser riski taşımaktadır. Yani cep telefonları kanser ediyor. Kurduğum son cümle kanıtlanmış bir şeydir. Ve kanser uzmanlarına göre cep telefonlarının sigaradan bir faydası yokmuş. Bundan yaklaşık bir sene önce (2008 yılında) dünyanın önde gelen kanser uzmanları Washington'da bir toplantı yapmıştı. Toplantıya katılan uzmanlar, cep telefonu kullanmakla beyin kanseri arasındaki doğrudan ilişkiyi, sigara içmekle akciğer kanseri olma olasığını, riskini eşdeğer görmüştü(Bazı yerlerde bu riskin cep telefonlarında daha fazla olduğunu okudum). Dünyada 3 milyardan fazla kişinin cep telefonu kullandığını düşünürsek ve bunların çoğunun da çocuk ve  genç yaşta olduğunu göz önünde bulundurursak gelecek kuşaklardaki beyin kanseri vakalarını düşünmek tam bir kabus olur.

Cep telefonlarından tamamen vazgeçmek veya uzak durmak imkansızdır. Bunun imkansız olması kansere boyun eğmemiz anlamına da gelmez tabiki. Bu riski en aza indirmek yapılabilecek en mantıklı şeydir. Cep telefon konuşmalarımızı uzun tutmamak, kulaklık yardımı ile konuşmak akla gelen ilk şeylerdir. Ve özellikle gece yatarken cep telefonlarının bizden uzak olmasına ve hatta odada bulunmamasına dikkat etmek gerekir. Çünkü gece uykusunda bağışıklık sistemi zayıflamaktaymış. Bu yüzden geceleri cep telefonlarının manyetik dalgalarından her zamankinden daha fazla etkileniriz. Bu, gece yatarken cep telefonlarını yastıklarının altlarına koyanların dikkat etmesi gereken bir konudur. Cep telefonunun zararları bunlarla sınırlandırılmamalıdır. Telefon dalgalarının etki edebileceği her alan bir risk taşımaktadır. Gömlek cebinde taşımak(kalbin çalışmasını etkiler), cepte taşımak(kısırlığa yol açabilir) örnek olarak verilebilir.

Cep telefonu kullanımının uzun vadede çağın hastalıklarından biri olan kansere neden olabileceği göz ardı edilmemelidir. Teknoloji geliştirmek bir sorumluluktur. Bu yüzden üreticiler bu sorumluluğun farkında olmalıdır. Cep telefonu üreticileri bu riski en aza indirene kadar ceplerde taşınan bu riski bilerek hareket etmeliyiz.
Ne derece doğrudur bilemiyorum ama bu konuyla ilgili "en zararlı cep telefonu hangisidir" diye bir haber buldum. Daha çok risk taşıdığı söylenen telefon marka ve modelleri var. Ve bu konuda ölçüt kabul edilen sar değeri hakkında bilgi verilmiş. Bakmanızı tavsiye ederim: http://www.memurlar.net/haber/135970

TC Kimlik Numaralarının Algoritması


Bildiğiniz gibi yıllardır kullanılmakta olan "TC Kimlik Numarası Dorğulama Sistemi" kısa bir süre önce kaldırıldı.  21.05.2009 tarihinde "Nüfus İşleri Genel Müdürlüğü"nün sayfasından hiçbir açıklama yapılmadan kaldırılan bu sistem çoğu kişinin işine yarıyordu. Özellikle anonim katılımı engellemeye çalışan ciddi internet siteleri için oldukça önemli bir servis idi. Personel veya müşteri bilgilerini doğrulamak amacıyla da tercih ediliyordu. İnternetten alışveriş yapacak kişiler arasında bir güvenlik önlemi olarak da kullanıldığına şahit oldum.

Tc Kimlik Numarası
Ne yazık ki uzun yıllardır ücretsiz olarak kullanılan bu sistem http://tckimlik.nvi.gov.tr/Web/default.aspx sayfasından kaldırılarak  farklı bir isim altında (Kimlik Paylaşım Sistemi) ücretli olarak herkesin hizmetine girmiştir. Peki neden böyle bir şey yapıldı? Gerçekten merak konusu. Edindiğim bir takım bilgilere göre e-devlet uygulaması ve güvenlik nedeniyle böyle bir şey yapılmış. Fakat akıllarda soru işaretleri oluşuyor. Servis güvenli değilse neden bugüne kadar sorunsuz bir şekilde kullanıldı? Önemli bir güvenlik sorunu var ise bu servis neden KPS (Kimlik Paylaşım Sistemi) adı altında ücretli olarak  devam ediyor?

Bahsetmek istediğim bir diğer konu ise bu servise ihtiyaç duyanların, ihtiyaçlarını nasıl karşıladıklarıdır. Çünkü hal böyle olunca alternatif çözümlere ihtiyaç duyuyor insan. Ufak bir araştırma sonucu kimlik numaralarının formülünün olduğunu öğrendim. Aynı zamanda doğrulama sistemine ihtiyaç duyanların bu formülü kullandığını anladım. Algoritma ile küçük web siteleri ve programlar bile hazırlanmış. Yalnız bu algoritma ile sadece kimlik numarasının geçerli olup olmadığını öğrenebiliyorsunuz. "Nüfus İşleri Genel Müdürlüğü TC Kimlik Numarası Doğrulama Sistemi" gibi değil. O yüzden ihtiyacın tam anlamıyla karşılandığı söylenemez. Çünkü art niyetli kişiler bu algoritmayı biliyor olabilir. Hatta algoritmayla uğraşmak yerine başkalarının TC kimlik numaralarını kullanırlar. Sonuçta kötü yine kötüdür. Bu algoritmaya göre yazılan kodlar işe yarıyor olsa da gördüğünüz gibi ihtiyaçları karşılamıyor. Biraz da algoritmadan bahsedeyim.

TC Kimlik No Algoritması Hakkında:

algoritma
Kimlik numaraları on bir basamaklı sayılardan oluşmaktadır. Yani on bir hanelidir. Algoritmadaki örnekler için Mernis Projesi kapsamında Atatürk'e verilen kimlik numarısını kullanacağım: 10000000146 [ Not: Sonundaki 46 rakamı algoritmadan kaynaklanmaktadır. Algoritmaya göre ilk numara olmaktadır. 10000000146 . Ayırca bununla ilgili hoş bir tesadüfte söz konusudur. İlk nüfus sayımının yapıldığı 1927 yılında Atatürk 46 yaşındaydı. ] Kendi kimlik numaranızda deneyebilrisiniz.

- Aslında kimlik numaralarımızın ilk dokuz basamağı bizim kimlik numaramızı belirlemektedir. Çünkü son iki basamak algoritmaya göre oluşturulmaktadır.

Formül:
a] 1. 3. 5. 7. ve 9. basamaklarının sayı değerleri toplamının 7 katından, 2. 4. 6. ve 8. basamaklarının sayı değerleri toplamı çıkartılır. Elde edilen sonucun 10'a bölümünden kalan(yani mod10) kimlik numaralarımızın 10. basamağına eşittir.
b] 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. ve 10. basamaklarının sayı değerleri toplamı 10'a bölünür. Elde edilen kalan(yani mod10) bize kimlik numaralarımızın 11. basamağını verir.
1 0 0 0 0 0 0 0 1 4 6
(1+0+0+0+1)*7 - (0+0+0+0) = 4(mod10)
(1+0+0+0+0+0+0+0+1+4) = 6(mod10)

Temel formül budur. Türkiye Cumhuriyeti Kimlik Numarası sayfasından daha ayrıntılı bilgi edinebilirsiniz. Sayfanın son iki cümlesinde iki farklı formül daha anlatılmaktadır ("Üzerinde basit" ve "Ayrıca" diye başlayan cümleler).

Kimlik numaralarımızın algoritması bu şekildedir. Algortimadan da anlaşılacağı üzere tek rakamla biten bir TC kimlik numarası yoktur. Neden bütün TC kimlik numaralarının çift sayı olduğu başka bir deyişle çift rakamla bittiği sorusu da cevap bulmuş oluyor.

"TC Kimlik No" algoritması için yazılan kodlara ihtiyacı olanlar buralardan faydalanabilir. Örnek uygulamalara da bakabilrisiniz:
-Microsoft SQL Server - TC Kimlik No Doğrulama Algoritması
-TC Kimlik numarası doğrulama kodları ve örnek uygulaması
-TC Kimlik No Algoritması - C#/VB

Bir Nostaljik Oyun Tetris


Tetris Ekran Görüntüsü
Tetris için çocukluğumuzda elimizden düşürmediğimiz bir oyun demek mümkündür herhalde. En azından ben diyebilirim. Benim için internetin olmadığı dönemde tetris vardı. Kardeşimden sakladığım "Gameboy"umda oynadığım güzel oyunlardan birisiydi. Bu oyunu ilk defa Gameboy ile oynamıştım. Arkadaşım Burak ile kimi zaman onların evinde kimi zaman bizim evimizde öğle saatlerinde ballı ekmek yiyerek oynadığımız günleri bilirim (Ne günlerdi be). O zamanlar sadece Gameboy ile oynanabilen "Tetris" önemini yitirmemiş, eskimemiş, kaybolmamış olacak ki günümüze kadar gelsin. Telefonlarda hatta internet sitelerinde hala oynanabiliyor olması da bunun bir göstergesidir bence. Super Mario gibi nice nostaljik oyunlardan birisidir.  Kimi zaman saatlerce, hırslanarak oynadığım güzel bir oyun ...

aleksey pajitinov
Bazı hatıralarımızla beynimizde belki unutulmazlar arasına giren "Tetris"i kim yapmış, nasıl yapmış diye merak etmemek mümkün değildir. ntvmsnbc'de "Tetris hala işe yarıyor" başlıklı haberi gördükten sonra doğrusunu söylemek gerekirse merak ettim ve "Tetris'in tarihi" hakkında bazı bilgiler edindim. Bunları derledim ve paylaşıyorum.


Eğer bir tetris hayranıysanız, Tetris bloklarının hazırlanışını değişik bir şekilde anlatan "Tetris'in Görünmeyen Yüzü" adlı kısa videoyu izlemenizi tavsiye ederim. Eğlenceli bir video olmuş ...


- Tetris'i kim, ne zaman bulmuştur? : Rus bir bilgisyar mühendisi olan "Aleksey Pajitnov" tarafından 1985 yılının haziran ayında bulunmuştur (Geçtiğimiz haziran ayında Tetris'in 25. yaşı kutlanmıştı). Tetrisi bulan kişi olarak Aleksey Pajitinov bilinse de onun asistanları Dmitry Pavlovsky ve Vadim Gerasimov'un da ismi geçmektedir.

+ Aleksey Pajitnov: 1996-2005 yıllarında Microfot adına çalışmıştır. MSN Games ve Xbox 360 için oyunlar tasarlamıştır. Şu an WildSnake Software şirketinde puzzle oyunları tasarlamaktadır.

+ Dmitry Pavlovsky: Malesef pek bir bilgi bulamadım.

+ Vadim Gerasimov: Şu an Google'da mühendis olarak çalışmaktadır. Kişisel web sitesine buradan ulaşabilrisiniz: http://vadim.oversigma.com/ . Web sitesinde "Tetris Stroy" başlıklı bir ingilizce yazı var. Okumanızı tavsiye ederim. Tetris'in hikayesini kendi hayatını baz alarak anlatmış. "İlk Tetris Oyunu"nu yani Bilgisayar ortamında çalışan Orjinal Tetris'i indirebilrisiniz.

-Tetris ismi nereden geliyor? : "Tetra" Yunancada 4 sayısını ifade etmektedir. "Tenis" ise Aleksey Pajitnov'un en çok sevdiği spordur. Anlaşıldığı üzere tetris ismi "Tetra" ve "Tenis" sözcüklerinin birleşiminden oluşmuştur.

- Peki neden 4 yani "Tetra" ? : - 90'lı yıllarda oldukça popüler olan Tetris oyunun kısa tarihi -
"SSCB Bilimler Akademisi Bilişim Merkezinde çalışan 29 yaşındaki genç Pajitnov,1984 yılında, işi gereği sanal zeka ve dil algılama problemleriyle uğraşırken, beyni çalıştıran bir bilgisayar oyun programı yazmaya karar verdi.
Oyunun, ilk başta klasik Pentomino Puzzle'ın gelişmiş versiyonu olarak yazılması düşünülse de, o dönemin teknolojisiyle bu yeni versiyonun gerçek zamanlı oynanması imkansız görüldü. Oyundaki her figürün bir karesini azaltarak toplam dört kareden oluşan figürlerle işi daha da kolaylaştırmayı kararlaştıran Pajitnov, oyunu da Yunancada 4 anlamına gelen "tetra"dan esinlenerek "tetris" olarak adlandırdı.

Tetrisi 1985 yılı haziran ayında hayatımıza sokan Aleksey Pajitnov, oyun dünyasında yaptığı hizmetlerin karşılığı olarak 2007 yılında "Game Developers Choice Awards First Penguin Award" ödülünü kazandı."


Tetris hakkında söylenenler veya söylenmesi gerekenler:
-  ekşi sözlükteki yorumlara bakmadan geçmeyin derim. Değişik yorumları yazmak istedim fakat seçemedim: http://sozluk.sourtimes.org/?t=tetris
-  Birçok web sitesinden oynayabileceğiniz bir oyun oldu demitşim. Gerçekten de öyle. Oyun sitelerinde bile bulabileceğiniz bir şey. Bilgisayarda oynamak pek zevkli olmayabilir ama bir denemek isterseniz buyrun: http://www.freetetris.org/

Tatil: Bursa'nın Ufak Tefek Taşları


Ağustos ayının ilk yazısını dün yazdım. Bundan da anlaşılacağı üzere iki hafta piyasada yoktum. Çünkü Bursa'daydım. Bursa'ya akrabalarımın yanına gittim. Teyzelerim, halalarım, eniştelerim, dayılarım ve dedem ... Genelde Bursa tatilim akraba ziyareti şeklinde geçer ki bu da öyle oldu. Ama akraba ziyareti dışında gezdiğim yerler de yok değil hani.

Bahsettiğim gibi 2 haftalık kısacık bir tatilimin(!) çoğunluğunu akrabalarımı ziyaret etmekle geçirdim. Onun dışında Marmara'da yine denize girmiş oldum. Halamların Mudanya'daki sitesinde havuzun tadını çıkardım. Özdilek, İskender, karting şeklinde de bitirdim. Bursa'da bir hafta teyzemin Nilüfer'deki evinde kaldım. Bir hafta kadar da diğer teyzemin Koğukçınar tarafındaki evinde konakladım. Sağolsunlar ilgilendiler. İlgilenen çok oldu aslında. Sağolsunlar dedem, annemin teyzeleri, halaları gibi evine davet edenler de vardı. Biraz daha kalsaydım biraz onlarda da kalma fırsatım olacaktı ama kusura bakmasınlar.

Bursa Tatili

Normalde denize girmeyi sevmem. Havuz daha hoşuma gider. Neden derseniz, her şeyden önce temizlik derim. Denizdeki pislikler, yosunlar falan beni denizden uzaklaştırdı çok önceleri. Ve genelde Akdeniz'de suya girdiğimden denizin aşırı tuzu da benim için bir sıkıntıdır her zaman. Fakat gittiğimiz yerin kalabalık olmaması, güzel olması beni denize itti. Sonuçta Marmara'da denize giriyorum ve tuz sıkıntısı yok. Ama yosun sorunu her zaman var oldu benim için. Deniz anaları da vardı. Havanın da güzel olması tüm eksileri sildi süpürdü diyebilirim o günlük. Bu arada gittiğimiz yer Kurşunlu tarafında Masal Denizi adında özel bir plaj idi. Özelden kastım ücretli olmasıdır (Giriş kişi başı 3 TL diyordu ama girişte eniştemin para ödediğini hatırlamıyorum. Bir şezlong için 3 TL ödeniyor sanırım). Masal Denizi'nin hemen yanında bir de halk plajı vardı. Tabiki orası daha kalabalıktı.

Gezdiğim başka bir yer de Özdilek idi (Özdilek'e gelince o yeşil çimende top oynadığımız, piknik yaptığımız geceyi hatırladım). Özdilek'te İskender yemek de nasip oldu bu sene. İskender'in Bursa Kebabı olarak da bilindiğini öğrendim. En azından Özdilek'te öyle. Bu tatilde ikinci iskenderi yemiş oldum (Eniştelerim sağolsun). Diğerini İskender'de yemiştim. Yani iskenderi İskender'de yemiştim. Gerçekten sağolsun eniştelerim, keselerine bereket :] Kuzenimin 38 TLye Özdilek'ten aldığı UEFA Europe League topu(!) ile çimlerde çekiştik biraz. Ve Özdilek gezisini de noktaladım o günlük.

Sıra geldi kartinge. Teyzemlerin Nilüfer'deki evlerinin orada bir karting alanı var. Sitelerin çok olduğu bir yer. Geçen sene de uğramıştık oraya kardeşim, ben ve kuzenlerim olarak. Yine aynı kadro ile bir karting anısı daha yaşadım. Yarışacak rakip olmayınca zevksiz oluyor desem yalan olmaz herhalde :] Geçen sene kask taksanız da olur takmasanız da olur demişlerdi. Bu ister tak ister takma olayı, Hollanda'dan gelen kuzenlerimin garibine gitmişti. Ama bu sene kask taktırdılar. 8 dakikası 10 TL olan karting macerası da bu kadar idi.

Yaptıklarım kısaca bunlardan ibarettir. Yapamadıklarım var tabi. Neler var neler? Daha doğrusu bu sene yapamadıklarım. Çünkü çoğu şeyi daha önce yapmıştım. Mesela Bursa Ulucami ... Geçen sene ve önceki seneler gezme fırsatım olmuştu içini. Tabiki bir "Cuma Namazı" kılmak da. Bu sene de olsaydı fena olmazdı. İnkaya da başka bir seneye kaldı (Daha önce iki kere gitmiştim). Kent Meydanı için kuzenimle bir gün ayarlamaya çalıştık ama kısmet olmadı. Bursaspor-Kasımpaşa maçını da izleyemedim. Bursaspor taraftarlarını yakından görmek isterdim. Zamanım olsaydı hepsi olurdu ama malesef  ve dediğim gibi zamanımın çoğu akrabalarımı ziyaret etmekle geçti. Yine de güzeldi aga :]

Uludağ, Uludağ, Uludağ ... Uludağ bu sene de nasip değilmiş. O kadar gidip geliyorum Bursa'ya ama ne Uludağ bana kavuşabildi ne de ben Uludağ'a kavuşabildim. Hayırlısıysa olurmuş :] Hayırlısı bakalım ...

Bursa'yı ufak tefek taşlarına kadar gezemedim ama Bursa'nın havası yeter. Yetti de ... Bursa tatili bu sene de gelip geçti ve "Bursa'nın Ufak Tefek Taşları" türküsünü mırıldanarak ayrıldım diyardan ...

WP: Giriş Adreslerini Değiştirmek


Wordpress, çoğu kişinin kullandığı, güzel bir sistemdir. Fakat wordpressin özellikleri benim gibi bazı wordpress yöneticilerinin ihtiyacını karşılamıyor. Bunlar için özel düzenleme yapmak gerekiyor. Bu düzenlemelerden biri de wordpress wp-admin yolunu değiştirmektir. Admin giriş ekranının herkes tarafından bilinmesi ve görünmesi gerçekten güzel bir şey değil. Bu, güvenlik için de önemli bir konudur. Bu sorunu kimileri wp-admin klasörünü şifreleyerek çözüyor daha doğrusu çözdüğünü sanıyor. Fakat bu, geçerli bir çözüm değildir. Çünkü wp-login.php linkinden de giriş yapılabilmektedir.Bu yazımda wp-admin ve wp-login.php gibi admin- kullanıcı giriş sayfalarının isimlerini değiştirmeyi anlatacağım. Bu düzenleme gerekli bir güvenlik önlemi olarak görülmelidir.

wp-admin klasörünün yolunu (ismini) değiştirmek: wp-admin yolunu değiştirmek için FTP klasörlerindeki wp-admin'in ismini değiştirmek yeterli değildir. Çünkü o şekilde çalışmaz. Bunun için bütün FTP dosyalarındaki wp-admin ismini değiştirmemiz gereklidir.

İlk önce FTPnizdeki bütün dosyaları sisteminize indirmeniz gerekmektedir (Bu maksatla FTP yedeği almış olursunuz). 50'nin üzerinde dosyada değişiklik yapılacaktır ( 65 dosya ). Tek tek düzenlemek yerine "grepWin" isimli bir program sayesinde bu işlemi oldukça kolay bir şekilde yapacağız. Programı indirmek için tıklayınız. (grepWin)

Wordpress giriş adreslerini değiştirmek için oldukça iyi bir yöntem olduğunu düşünüyorum:  grepWin yöntemi ...

grepWin programıFTPnizi öncelikle yedekleyin. Sonra yedeğinizin kopyasını bir klasör içine atın. Yedeklerinizi wordpress isimli bir klasör içine attığınızı düşünürsek; bu klasöre sağ tıklayın ve grepWin programını çalıştırın. Gelen pencerede değişiklik yapmadan Search For olarak wp-admin yazın. Replace with olarak da wp-admin yerine olması gereken ismi yazın (örneğin; 2057wadmin). Bunları yaptıktan sonra altta Replace butonuna basın.

DİKKAT: Replace butonuna bastıktan sonra dosyalarınızda değişiklik yapılır. Bu nedenle Replace butonunu kullanmalısınız. Eğer Replace yerine ENTER tuşuna basarsanız değişiklik yapılmaz. Çünkü bu programda ENTER tuşu, search butonunun işlevini(arama) görüyor.
Replace işlemini gerçekleştirdikten sonra değişiklik yapılan yedeğinizi tekrar FTP'ye göndermeden önce /wp-admin/ klasörünün ismini ve /wp-admin/wp-admin.css dosyasının ismini wp-admin yerine olması gereken ismi yazın (örneğin; 2057wadmin demiştik).Bunları yaptıktan sonra dosyaları FTPye atarsanız, wp-admin yolunun sizin istediğiniz isim ile değiştiğini görürsünüz. Fakat amaç giriş ekranının yolunu (adresini, urlsini) değiştirmek olduğu için işimiz daha bitmedi. Aynı değişikliği wp-login.php dosyası için de yapmalıyız ve wp-register.php dosyasını kaldırmalıyız. Çünkü wp-register.php dosyasından da(üyelik işlemi kapalı olsa da) giriş yapılabilmektedir. Search For olarak wp-login.php yazın. Replace with olarak da wp-login.php yerine olması gereken ismi yazın (örneğin; 2057wgiris.php). Bunları yaptıktan sonra Replace butonunu kullanın. wp-register.php dosyasını silmeyi unutmayın.
Eğer blogunuzda üyelik işlemini kullanıyorsanız (wp-register.php) bu değişiklikleri yapmanız mantıklı değildir.
Daha sonra değişiklik yapılan yedeğinizi FTPnizdeki dosyalarla değiştirin; yani dosyaları FTPye atın.

Dosya aktarma işlemi tamamlandıktan sonra wp-admin ve wp-login.php linklerinin değiştiğini görebilirsiniz. Artık sadece sizin bildiğiniz, yeni giriş ekranı yolundan sisteme giriş yapabilrsiniz. Eğer bu değişiklikten memnun kalmadıysanız veya herhangi bir sorunla karşılaştıysanız; FTP yedeğiniz ile kolay ve sağlam bir şekilde orjinaline dönebilrisiniz.
HATIRLATMA: Bazı eklentilerde ve temalarda, bazı yerlerde wp-admin ve wp-login.php ismi kullanılmış olabilir. Eklentilerin ve temaların doğru çalışması için bu değişiklikleri (wp-admin yerine 2057wadmin ; wp-login.php yerine 2057wgiris.php ) eklenti ve tema dosyalarında da yapmalısınız.

Fulya ve Mert: İntikam Oyunları


Son günlerde internet alemini meşgul eden bir videodur. Fulya-Mert-Begüm isimleriyle anılmaya başlayan, "Eski sevgilime kapak olsun" diye yayılan bu video sadece interneti değil ana haberleri bile meşgul etti. Ana haberler bu videoyu haber diye verdi . Öyle bir verdi ki insanlar videonun gerçek olduğunu sandı. Ne yapsınlar bunu haber olarak hazırlayanalar da inanmış demek ki.



Üstteki video "Fulya ve Mert: İntikam Oyunları" serisinin ilk bölümü yani ilk reklam olan "Fulya'nın Mert İntikamı" dır. Kız öyle oynamış ki inanmamak mümkün değil. Ama çekimin o kadar kaliteli olması, ışıklandırmanın ve sesin o kadar iyi olması bir stüdyo ortamını akla getiriyor. Diyeceğim odur ki bu bir "reklam" dır. Acaba bunu haber olarak veren kişiler bunun reklam olduğunu anlayınca ne yapacaklar merak ediyorum. Acaba yine "haber olsun da ne olursa olsun" diyerek bunun sahte çıktığını mı söyleyecekler, ikiye mi katlayacaklar. Gerçi bunun bir "Viral Reklam" olduğunu anlamışlardır. Çünkü bunun gerçek olmadığı, bir reklam olduğu haber olmaya başladı bile: Videodaki aldatma hikayesi sahte çıktı! eBay, Türk medyasını işte böyle ters köşeye yatırdı.
Viral Reklam nedir? Nasıl bir şeydir diye merak edenler buradan bakabilir: http://tr.wikipedia.org/wiki/Viral_reklam
Bu, eBay'ın yani Türkiye'deki adıyla ya da şirketiyle diyelim gittigidiyor.com'un bir oyunudur. Anlayacağınız her şey senaryodan ibarettir. Bir milyoncu olarak bilinen "Fulya Timur" ismi de yalan olabilir. Sadece bir reklam. gittigidiyor.com'daki ürünlere dikkat çekmek için yapılmış bir reklamdır. Amaçlarına ulaştılar mı bilemiyorum. Bu videoya inanan birçok insanı gördükten sonra merak edip gittigidiyor.com'a bakanların olacağını da hesaba katmak gerekir. Çünkü videoda İzmirli Fulya, intikam nickinden bahsetmiş. İşte o "intikam" gittigidiyor.com'daki kullanıcı adıdır: http://www.gittigidiyor.com/php/kimlik.php?nick=intikam . Haberin ayrıntılarında her şey mevcuttur. Haberde "intikam"  nickinden, eBay'ın aynı şekilde İspanya'da yaptığı Manu&Laura reklamına kadar her şeyi bulabilirsiniz. Manu&Laura olayından da anlaşılabileceği gibi bu videonun ikinci bölümü yani "Mert'in Fulya İntikamı" da vardır. Yine internette böyle bir video var:  Sigaralı Mert falan. Ama reklam filminin ikinci bölümünün o olduğuna inanmıyorum. Bu olayla birlikte Mertler çoğaldı. Ama en güzelini paylaşmak istiyorum. Bu reklam filmini çok güzel eleştirmiş mi diyeyim, dalgaya mı almış diyeyim; süper olmuş:  Fulya'ya Cevap Veren Mertlere Zam Geldi
ekşi sözlükte bu konuyla ilgili yapılan yorumları görmenizi tavsiye ediyorum: fulya timur ve eski sevgilinin eşyalarını gittigidiyor'da satmak
Bu yazıyı, bu reklamı daha da meşhur etmek amacıyla yazmadım. Hala bunu bilmeyenler için, bu konuda bilgilenmeleri amacıyla yazdım. Umarım bu olay daha da dallanıp budaklanıp moda olmaz. Düşünsenize ortalık bu tür reklam videoları- viral reklamlar - ile kaynıyor.

wpMU Nedir? Nasıl Kurulur?


wpmu kurulum
Wordpress MU nedir? : Wordpress MU yani Wordpress Multi User, çoklu kullanıcılı blog demektir. Wordpess blogunuza kayıtlı kullanıcıların, kendi adlarıyla sizden alt domain veya klasör olarak bir wordpress blog temin edebileceği bir sistemdir. wordpress.com veya blogspot.com gibi sitelerde de görülebileceği gibi blog dağıtma işlerinde kullanılmaktadır. site.com benim sitem olsun ve bu sitede Wordpress MU kurulu olsun. Blog siteme "alias" kullanıcı adıyla üye olan birisi aynı zamanda benden bir blog temin etmiş olacak. "alias.site.com" adresi şeklinde bir wordpress blog edinecek. Olay budur. Kısacası, kayıtlı kullanıcıların bir bloga sahip olabilecekleri wordpress blog sistemidir. Üyelerinize blog dağıtıyorsunuz.

Wordpress MU sürümlerini nereden temin edebilirim?: wpMU'yu güvenilir bir şekilde wordpress'in kendi sitesinden indirebilirsiniz. En son sürümünü buradan temin etmeniz mümkündür: Wordpress MU indir.

Wordpress MU nasıl kurulur?: İndirdiğiniz dosyaları .rardan çıkarıp sitenizin FTPsine attıktan sonra kuruluma geçebilrsiniz. (Tabiki sitenizin panelinden database adı ve kullanıcı bilgilerini oluşturduktan sonra...) Kurulum oldukça basittir. Normal wordpress ile aynı denilebilir. Yine de yardıma ihtiyacınız varsa veya olursa şuradan wpMU'nun kurulumuna bakabilrisiniz, resimli olarak anlatılmış: http://www.wpturkey.com/wordpress-mu-kurulumu-resimli-anlatim/

!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

NOT: Önemli bir noktadan bahsedeceğim. Wordpress MU'yu kurduktan sonra çalışması için hostunuzun Wildcard özelliğine sahip olması gerekmektedir. Bu konu hakkında hostunuzdan bilgi almalısınız. Host sahibinizle görüşürüp wpMUnun kurulacağı siteye bu ayarları yapmasını isteyiniz.

!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

Kısacası Wordpress Multi User sistemi budur. DNS ayarları yapıldıktan sonra wpMU'yu kullanabilirsiniz. Kurulumdan ve DNS ayarlarından sonra olmadı diye hayal kırıklığına uğramak istemiyorsanız; cpanelinizden subdomains kısmına girip "*" (yıldız) eklemeyi unutmayın. Eğer yapmazsanız alias.site.com'da blog oluşmaz. Bunu hostunuz yapmayabilir çünkü bu ayarı siz yapabilrsiniz. Yetkisi var diyerek hostunuz bu adımı atlayabilir. Bahsettiğim alt domain hikayesi:

Alt Domain Ekleme

Sahte Telefon Mesajlarına Dikkat!


Telefonlarınıza gelen sahte  mesajlara aldanmayın, dikkat edin. Dolandırıcıların yeni numarası, SMS dolandırıcılığı... Kendilerince kolay para kazanma yolunu bulan bu sahtekarlar, GSM şirketleri veya kampanya düzenleyen firmalar adına cep telefonlarına mesaj atıyor.

Dün saat iki buçuk, üç gibi bir mesaj geldi. Bir mesaj ama beş-on kez geldi. Yani aynı mesaj beş-on kez gönderildi. Mesajın içeriği şudur:
"DEĞERLİ ABONEMİZ, PEPSİ YASATIR SENİ'NİN BAŞLATMIŞ OLDUĞU KAMPANYA SONUCU, HATTINIZ PARA ÖDÜLÜ KAZANMIŞTIR. BİLGİ İŞLEM İÇİN 0531 778 01 37 ARAYIN. PEPSİ" Gndrn: 0531 778 01 37
Pepsi Yaşatır Seni Dolandırıcılık Haberi
Mesaj ilk saniyelerde güzel bir sevinç yaşattı :) Fakat mesajın -başta da söylediğim gibi- birden fazla gelmesi beni şaşırttı. O yüzden bu sevinç fazla uzun sürmedi. Direk www.pepsiyasatirseni.com adresinden KAZANANLAR listesine baktım. En son 09.07.2009 çekilişinin sonuçları var, diğerlerini henüz koymamışlar. PEPSİ Müşteri Temsilcisini aradım. Nedir bu, ilginiz var mı? diye sordum. Bir yere yönlendirdi. Telefona kimse çıkmadı sonra da mesaj bırakın diye bir uyarı geldi. Telefonu kapattım ve internete baktım. Bu mesajın kesinlikle fake olduğunu tahmin ediyordum, bu işte bir iş var dedim. Emin olmak ve işin peşini bırakmamak için araştırayım dedim. Çünkü daha önce internet haberlerinde öyle bir şey dolaşıyordu:  SMS dolandırıcıları adı altında haberler ... Bir ilgisi olabilir diye düşündüm.

Sahte Mesaj Dolandırıcıları
İlk olarak bu kampanya ile ilgili yorumlara bakmaya başladım ve bir forumda öncevatan isimli bir kullanıcının şu mesajını gördüm: Pepsi Yaşatır Seni Sonuçları Mesaj, 22 Haziran 2009 tarihinde yazılmış. Demek ki bu dolandırıcılık işi güncel dedim. Birkaç yerde de buna benzer mesajlar gördüm, blog ve forumlarda. Bahsedilen numaralar aynı değil ama hep 0531 ile başlıyor. Ne ile başlarsa başlasın aman dikkat edin. Sonra, bana gelen numarayı TURKCELL'den  kime ait diye sorgulattım. Ve 0531 778 01 37 numaralı hat, İzzettin Oba diye birisinin adına kayıtlıymış. İsim hayali bir şey olabilir yani kişinin, bu işle ilgisi var ya da yok, bilemiyorum. Şimdi en önemli noktaya geldik: haber7.com'dan İhsan AYDIN'ın haberi (21 Mayıs 2009 ) ... Haberi incelerseniz oradaki mesajın bana atılan mesaj içeriği ile aynı olduğunu görürsünüz. Sadece oradaki dolandırıcılık senaryosu farklıdır, sanırım kişi veya kişiler aynı. Ve haberin sonunda da İhsan AYDIN'ın bir ses kaydı bulunmaktadır. Onu mutlaka dinleyin, sonunu da. Ses kaydına baktığınızda kimse inanmaz ki buna diyebilirsiniz. Ben de öyle demiştim ama birkaç yerde yapılan yorumları görünce öyle düşünmekten vazgeçtim. Bu yoklukta, gökten para yağsa kim inanmaz ki? Anlayacağınız dolandırılan var yani ...

Haber7, bunu haber yapmakla kalmamış, Turkcell' den bu konuyla ilgili açıklama istemiş, Turkcell'e bazı sorular sormuş. Böyle bir mesaj alırsanız ne yapmanız ne yapmamanız gerekiyor. Turkcell bu konuda ne yapıyor? İşte o haber ve detayları: Turkcell'den sahte SMS açıklaması. Gerçekten, haber7.com iyi iş çıkarmış, tebrik etmek lazım.
O numarayı ilk başta, gerçek de olabilir sahte de olabilir şüphesiyle aramamıştım. Bütün bunları öğrendikten sonra, gördükten, okuduktan sonra arayıp, ağzıma geleni söylemek istedim. Ama şimdi sinirim geçti. Ancak bu yazıyı PEPSİ'ye mail atacağım, umarım ilgilenirler.

19 Temmuz Sigara Yasağı


19 Temmuz Sigara Yasağı
Kapalı alanlarda sigara içme yasağına dört gün kaldı. Merak edilen bu yasak geçerli olabilecek mi? İnsanlarımız duyarlı davranacaklar mı? Bar, restoran, kafe gibi kapalı alanlarda sigara içilmeyecekmiş. Ayrıca bu tip yerlerde sadece sigara içenler için bir bölüm oluşturulmayacakmış. Oluşturulması veya sigara içenlere özel yerlerin açılması da yasak haline geliyor.

İşletme sahipleri zarar ederiz diyor ve haklı olarak alternatif çözümler arıyorlar. Kapalı alanlarda nargile de yasak olacağı için Hindistan'dan getirilen şeker kamışı kullanılacağı söyleniyor. Hadi nargileciler kurtuldu diyelim, sigara tiryakileri ne yapacak? Artık herkes, sigarasını evde içecek, başka çare yok gibi. İşletmecilerin sigara ile ilgili klima önerisi vardı sanırım. Geçerli bir öneri olabildi mi bilmiyorum.

Sigara içenlerden çok onların yanlarındaki insanlar- sigara dumanını soluyan insanlar- zarar görür diye bir söz vardır. Kapalı ortamlarda gerçekten de öyle oluyor. Maç izlemeye kahvehaneye gidiyorum. Sağımda, solumda, önümde, arkamda bir sürü sigara içen insan... Rica ediyorum, söndür diyorum; kimisi anlıyor, kimisi anlamıyor, kimisi de tamam abi diyor iki dakika sonra yine yakıyor bir tane.  Ya da iki dakika o ortama giriyorsun, bütün sigara kokusu üzerine siniyor, ya içine işleyen dumanlar? Bu amaçla güzel bir yasak diye düşünüyorum. En azından rica etmeyeceksin, bir ton laf dalaşına girmeyeceksin; tabelayı göstereceksin tamam. Takmıyor mu ya da oranın sahibi göz mü yumuyor? Ara ilgili kişiyi, o gelene kadar da kamerayla falan çek, alsın cezasını, akıllansın. Artık bu iş bu kadar basit olacak, inşallah. [ Her ilde ALO Sigara Şikayet Hattı olacakmış. ]

4207 Sayılı Kanun yani Türkiye'nin Havası Artık %100 Dumansız Hava Sahası projesi ile ilgili ayrıntılı bilgiler Sağlık Bakanlığı'nın sitesinde bulunmaktadır: 4207 Sayılı Kanunun Uygulanması. 11 Sayfalık bu dökümanda her şey anlatılmış; sigara tiryakilerini, dumana mağruz kalanları, işletmeleri ilgilendiren bilgiler ... Bu dökümanın özeti gibi bir yazı buldum. 10 soruda sigara yasağı anlatılmış: http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=191555 Benim gibi duyarsız vatandaşları ihbar etmeye kararlı olanlar için de yine Sağlık Bakanlığı'nın sitesinde yayımlanan güncel bir dosyayı paylaşıyorum: Dumansız Hava İrtibat Merkezleri

ntvmsnbc.com http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/447054.asp (Yasakla ilgili arşiv haber: 20 Mayıs 2008)

Bağlama Dersleri: 3-4


Aşık Veysel Şatıroğlu'nun resmi
Bağlama derslerim devam ediyor. Bir aylık ders içeriğini sizlerle paylaşmak istemiştim. Bir aylık ders bugün bitti. Üçüncü ve dördüncü dersi birleştirip yazıyorum. Diğer iki ders konusuna buradan ulaşabilirsiniz: Saz Kursuna Başladım ve Bağlama Kursu: Ders 2 . Bu yazımla Bağlama Dersleri yazı serisine son veriyorum, noktalıyorum. Umarım Nasıl Saz Çalabilirim? diyenlere veya bağlama öğrenmek isteyenlere, en azından kafalarındaki soru işaretlerini giderecek kadar yardımcı olabilmişimdir.

Üçüncü Ders: Bu derste türkü öğrendim. İlk türküm "Ne Ağlarsın Benim Zülfü Siyahım" oldu. Daha önce öğrendiğim Üst-Boş-Boş-Alt-Boş-Alt-Üst-Boş metodu ile çalınıyor. Türkünün orjinalini dinlediğimde daha hoş ve benimkinden farklı olduğunu gördüm. Ama Sezen Aksu'nun Ne Ağlarsın'ını dinlediğimde oradaki saz sesinin, benim çaldığıma benzediğini anladım (sanırım aynısı).

Her zaman olduğu gibi ilk yapmaya başladığımda çok zorlandım. Geçişleri yapamadım. Hızlı çalmak gerekiyordu. Önemli olan metronomu bozmamakmış. Notlara yanlış basılsa da metronom korunmalıymış. Gerçekten de öyle olduğunu anladım sonra. Çalıştıkça notalara tam basmaya başladım. Metronom konusunda da sorun olmadığı için bir sonraki derste çok rahat ve iyi çaldım. Bu dersten sonra bu işlerin püf noktasının alışmak olduğunu anladım. Parmağını alıştırmak, bileğini alıştırmak gibi düşünebilirsiniz. Alışmak için de bol bol çalmak ve çalışmak gerektiğini gördüm.
Ne Ağlarsın Zülfü Siyahım adlı türkünün orjinaline ulaşmak için şu sayfayı ziyaret edebilirsiniz: http://www.sazkursu.fr/ne-aglarsin-benim-zulfu-siyahim-turku-notasi-1.html . Ritmiyle birlikte notalarını ve sözlerini görebilirsiniz. Ve Sabahat AKKİRAZ'ın ağzından dinleyebilirisiniz.

Dördüncü Ders: Tahmin ettiğim gibi türküyü iyi çalıyordum. O yüzden dersin başında bir kere çaldım ve hoca tamam dedi, yeni bir alıştırma yazmaya başladı. Alıştırma, güzel bir şeye benziyor. Fakat derste parmaklarım, ellerim, bileğim koptu resmen. Neden öyle oldu bilmiyorum? ( Sazı henüz tamamen doğru tutmadığımdan olabilir).

Alıştırma tek tellerle ilgili bir şey. İlk altı nota üst tel ile çalınıyor. Çoğu alt tel ile çalınıyor. Ritimde Üst-Alt şeklinde. Yani birinci notaya tele üstten vuruyorum, ikinci notaya alttan vuruyorum, üçüncüye üstten, dördüncüye alttan ...  Derste alıştırmanın yarısına kadar geldim. Şimdilik üçüncü dersin başlarındaki gibi yavaş çalıyorum. Önümde bir hafta var. Bakalım sonradan düzeltebilecek miyim? Bu işe uygun olup olmadığımı ya da hocanın deyimiyle bende umut olup olmadığını bu belirleyecek gibi :)

Basın-Yayın ve Dil Hataları


"Dil yanlışları, radyo ve televizyon yayınlarıyla topluma dalga dalga yayılarak günlük konuşma dilimize aynen yerleşiyor."
Dil, hayatımızda yaşamsal bir özellik olarak var olan ve kalıtım yoluyla kazanılmayan, canlı bir varlıktır. Dil ile yapılan iletişim, daha rahat anlaşabilmemize olanak sağladığı için kişilerin iletişimlerinde önemli yer tutan, vazgeçilmez bir unsur olarak da tanımlanabilir.

Sağlıklı bir iletişim için dilin kurallarına uymaya özen göstermek gerekir. Kişilerin birbirlerini rahat ve iyi anlaması bakımından herkes, dilinin kurallarını en iyi şekilde bilmelidir. Çünkü dil kuralları, tıpkı trafik kuralları gibi akıcılığı sağlar. Kurallar, dilin temelini oluşturur ve iletişime yön verir. Yanlış anlaşılmaların, anlamsız ifadelerin önüne geçerek dilde bir bütünlük oluşturur. Bu bağlamda sürekli iç içe olduğumuz ve etkilendiğimiz basın-yayın kuruluşlarının, dile ayrı bir önem vermesi gerekir.

Basın-yayın kuruluşları, haberlerin ve bilgilerin çeşitli yollarla halka iletilmesini sağlar. Radyo ve televizyon gibi kuruluşlar, bunu yaparken dilin kurallarına uymak zorundadır. Çünkü yapılan bir anlatım bozukluğu, telaffuz yanlışlığı, iletilenlerle birlikte hedef kitleye ulaşır. Bu hatalar, tekrarlandıkça halkın zihninde yer edinir. Doğruymuşçasına algılanır ve ister istemez konuşma dilimize yerleşir. Daha kötüsü, belki yıllar sonra birbirimizi anlayabileceğimiz iletişim kurmamız güçleşir ve bir takım aksaklıklar ortaya çıkar.

Dil ile kültür arasında sıkı bir ilişki vardır, ikisi birbirinden ayrılmaz bir bütün oluşturur. Bir toplumun ortak dili sayesinde kültürü oluşur. (Dilin kültürü yarattığı kadar kültürün de dili yarattığı unutulmamalıdır.) Kişi, içinde yetiştiği topluluğun dilini edindikten sonra, o topluluğun tüm uzlaşımlarını (ortak bir biçimde uymaları - paylaşmaları gerekenlerini, kimi kurallarını, ilkelerini, ortak inançlarını, görüşlerini ve benzeri özelliklerini) kendisinden sonra gelen kuşaklara dil aracılığı ile aktarır. Toplumları kalıcı kılan, dilin bu kültür taşıyıcılığı özelliğidir. İşte bu dil-kültür ilişkisi, “dilin değiştirilmesi” sonucu (dilin düzeltilmesi değil) ortaya çıkacak aksaklıkların daha ötesini anlatmaktadır. Bu anlamda dilin, ulusun özü olduğu unutulmamalıdır.

Günümüzde büyük bir güce sahip, geniş kitlelere hitap etmekte olan kuruluşlar, dil yanlışı yapmamalıdır. Dil konusunda dikkatli olunmalıdır. Redaktörlük gibi yazım hatalarını düzelten alt yapı çalışmaları genişletilmelidir. Televizyon programlarında “Full Ekran” gibi isim olarak kullanılan, yabancı özentiliğini gösteren, yarı Türkçe yarı İngilizce kelimeler, bize çok şey kaybettirir. Gazetelerdeki anlatım bozukluklarının, resimler kadar yer kaplaması, yıllarca “üzere” diye bildiğimiz edatın, bir ayda belki bir yılda “üzre” haline gelmesi, “yapacağız, edeceğiz” yerine “yapcez, etcez” kelimelerinin kullanılması gibi adeta “dilde tasarruf” dedirten durumlar da birer hatadır. Bunlar gibi daha birçok dil yanlışını yazmak mümkündür. Giderek artan bu hatalar, kaygı vermektedir. Bu nedenle bu çalışmalar, gerek yazı dili gerekse konuşma dili için önem arz etmektedir.

Hatasız bir konuşma ve yazma dili, güzel bir iletişim demektir. Unutulmamalıdır ki dile verilen önem, iletişimdeki anlaşılırlığı yansıtır.

Bir gün, televizyonlarımızda Türkçe konuşulacak, gazetelerimiz Türkçe yazacak ve Türk insanı, kendi diline sahip çıkacak, ümidimizi yitirmeyelim. Yazımı, Atatürk’ün güzel bir sözü ile bu kuruluşlara seslenerek noktalıyorum: “Türk Dili’nin kendi benliğine, özündeki güzellik ve zenginliğine kavuşması için, bütün devlet kurumlarımızın, dikkatli, ilgili olmasını isteriz.”
Basın-yayın organlarının bu konudaki hatalarıyla ilgili, daha geniş örneklerle yazılmış bir yazıdır. Okumanızı tavsiye ederim: Basın Yayın Organlarındaki Anlatım Hataları 1 - 2

Politikacıların Dil Yanlışları ve Hüseyin MOVİT: Dil hataları konusunda yazılmış başka bir yazıdır.

Blog mu açsam Frm mu?


Site açacağım demek oldukça kolaydır. Önemli olan sitenin içeriğine ve scriptine karar vermektir. İzleyeceğiniz politikayı belirlemektir. Bu yolda yapılan hatalar, olumsuz sonuçlara yol açmaktadır. Her şeyden önce site sahibinin emeğine ve zamanına yazıktır. Harcanan bütçe, siteye bağlanan ümitler boşunadır. Olumsuzlukları ortadan kaldırmak, amacınıza ve hedef kitleye ulaşmak için aklınızdaki bu soru işaretlerini yok etmelisiniz. Öncelikle bu soru işaretlerinden biri olan "Blog mu FRM mu?" konusuna (yapabildiğim kadarıyla) açıklık getirmek istiyorum.

Blog mu Frm mu?
FRM, ekip işidir. İki ya da üç kişiyle yürüyecek iş değildir. Öncelikle sağlam bir FRM takımı olması lazım. "Nasıl olsa ileride FRM ekibi oluşur" mantığı ile hareket edenler, bu işi yarıda bırakmak zorunda kalmışlardır. Çünkü ekip olmadan tek başına olacak iş değildir. FRM ekibi, FRMu FRM yapan bir parçadır. O yüzden sağlam bir yönetim kadronuz yoksa bu işe kalkışmayın. FRMun SEO alt yapısı ne kadar sağlam olursa olsun, tüm çalışmalar boşunadır.

Bu işi yürütürken, gerek manevi gerekese maddi yönden çok kaybınız olabilir. Buna ve her türlü olumsuzluklara karşı hazırlıklı olmalısınız. "Sabrın sonu selamettir." atasözünü unutmamalısınız. Çünkü FRM işi, hemen olacak bir iş değildir. Aylar belki yıllar sonra meyvesini toplarsınız.

Şimdiki FRMlar: Son zamanlarda FRMlar, tahmin edemeyeceğiniz sayıda türedi. Malesef ortalık FRMlardan geçilmiyor. Kopyala+Yapıştır mantığı ile kurulan bu FRMlar, interneti adeta çöplüğe çeviriyorlar. Ve bir internet kullanıcısı, aradığını bulmak için zamanını boşa harcıyor. Bu yüzden kullanıcılar için de uygun olmayan bir sistem haline geldi. "Teşekkürler" gibi saçma saçma mesaj yazma zorululuğu olan FRM siteleri moda oldu. Ne yazık ki bahsettiğim sebeplerden dolayı FRM sitesi profili kirlenmiştir. Tabiki rayına oturmuş, gelişmiş o kaliteli FRM sitelerinde dolaşmak bir başka ...

Şu an genel FRM diye tabir edilen, birbiriyle ilgisiz alakasız kategorilerin yer aldığı, her şeyden bahsedilen FRMlar mevcuttur. Daha önceki cümlelerimde bahsettiğim FRM profili, genel FRMlara aittir. Bunlar, kuru kalabalıktan başka bir şey değildir. Oysaki şimdiki zaman, özele inen FRMların zamanıdır. Örneğin bir genel FRM, eğitim FRMu ve yabancı dil FRMu düşünelim. Genelden özele doğru sıralarsak aynen yazdığım gibidir: Genel>Eğitim>Yabancı Dil. Bunlar arasında en mantıklısı Yabancı Dil FRMudur. Çünkü daha içtedir, daha özele inmiştir, sadece bir alana yönelmiştir. Özele inebilen FRMlar, sadece bir konu üzerinde yoğunlaşmış, mümkün olduğunca bir şeyden bahseden FRMlardır.

Blog, gördüğüm kadarıyla gelişmekte olan bir sistem. Son zamanlarda kişisel blogların, özgün yazıların yazıldığı blogların arttığını gördüm. FRMcu zihniyetler tarafından Copy+Paste mantığı ile kullanılıyor olsalar da önemini yitirmedi. Yazar, hiçbir şey yazamıyorsa bile günlüğünü yazıyor. Geçirdiği günün özetini yazıyor. Bu bile yeter. Kişinin bilgi, beceri ve gelişimi için blog daha mantıklı gelmektedir.

Sonuç: FRM aleminden çıkış yapmış biriyim. Ve son dönemlerdeki FRM profilini iyi bilen bir kişi olarak, blog sistemi bana daha mantıklı gelmektedir. Ama ben FRM işinin yürütürüm, ekibim de var diyenlere karşı çıkmam. Başarılarını dilerim ve destek olurum. Fakat belirli bir alana yönelmelerini tavsiye ederim. Şimdiki devir, özel FRMların devridir. "FRM işi, zormuş. Ben yapamam." diyenler veya kararsız olanlar için blog açmalarını tavsiye ederim. Yazmak o kadar zor bir şey değildir ve oldukça güzeldir.
Yazımı yazdıktan sonra 29 Kasım 2008 tarihinde yazılan Blog mu FRM mu? konulu bir yazı buldum. Yazar, bu konuyu daha geniş ve anlamlı bir şekilde ele almış. Bu konuyla ilgilenenlere kesinlikle okumaları için tavsiye ederim:  Blog mu FRM mu?

vBulletin Giriş Yapamama ve Çözümü


Cookie (çerez) sorunu, vBulletin kullanıcılarının başına gelmiş ve gelmeye devam eden önemli problemlerden birisidir. Üyeler kullanıcı adı ve şifrelerini doğru bir şekilde girerler. Normal bir şekilde giriş yapıldı, yönlendiriliyorsunuz ekranı gelir. Üye anasayfaya yönlendirilmiştir; fakat üye girişi yapılmamış gibi görünmektedir. Herhangi bir kategoriyi veya konuyu görüntülediğinizde ise üye girişi yapılmış görünür. Bu, az önce bahsettiğim vBulletin Cookie yani Çerez sorunudur. Bu sorun, özellikle yedek yükleme veya site taşıma sonucunda meydana gelmektedir. Çözümü oldukça basittir.

Çözüm 1: vBulletin Seçenekleri > Cookies - HTTP-Header Seçenekleri > Cookie Domain ayarları ile ilgili bir problem olmuş olabilir.

vBulletin Cookie Sorunu ve Çözümü

vBulletin Cookie Sorunu ve Çözümü

Cookie Domain ayarlarına yukarıdaki işlemleri uygulayarak ulaşın. Cookie ayarlarına ulaşmak için üstteki iki resmi takip edebilirsiniz. Daha sonra aşağıdaki resimleri uygulayın.

vBulletin Cookie Sorunu ve Çözümü

Eğer üstteki ayarlar işe yaramazsa; üstteki resmi yok sayıp alttaki resimdeki ayarları uygulayın.

vBulletin Cookie Sorunu ve Çözümü

NOT: Eğer sitenin adresi siteadı.com/frm şeklinde ise yukarıdaki işlemleri ona göre yapmalısın.

!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

Çözüm 2: İkinci çözüm yolu, Cookie sorununun kesin çözümünü içermektedir. Birinci çözüm yolunun alternatifi olarak düşünülebilir. İlk çözüm yolunun işe yaramadığını görenler, bu çözüm yoluyla çözüme ulaşmışlardır.  tools.php, yedek yükleme ya da site taşıma sonucunda meydana gelen Cookie sorunu için de çözüm olacaktır.

vBulletin sistemini kurmak için indirdiğiniz klaösrler arasında do_not_upload isimli bir klasör olmalı. Onun içindeki tools.php dosyasını, FTP dizininizdeki install klasörünün içine atın. Daha sonra siteadi.com/install/tools.php adresine girin. Cookies ile ilgili bölümdeki Reset Cookie Domain ve Reset Cookie Path sorgularını çalıştırın. Sorgular başarılı bir şekilde işlendikten sonra sorununuz çözüme kavuşacaktır.

NOT: vBulletin sistemini kurduktan sonra install klasörünü sildiyseniz tekrar upload etmeniz gerekecektir. tools.php dosyası install klasörü içinde, install dosyalarıyla birlikte çalışır.  install klaösürünün ismini değiştirmeniz daha mantıklıdır. tools.php ile işiniz bittikten sonra install klaösrünün ismini değiştirmeyi unutmayın!
!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!


Düzenleme: Bazı yerlerde vBulletin giriş yapamama sorununun tools.php yöntemiyle dahi çözülemediğini gördüm. (Örn: R10 ) Eğer örnekteki gibi yukarıdaki çözüm yollarıyla sorunu ortadan kaldıramadıysanız şu yazıyı inceleyin: tools.php işe yaramadığı zaman
Sorunu çözmeniz dileğiyle, iyi frmlar ;)

Bağlama Kursu: Ders 2


Geçen hafta yazdığım yazıda saz kursuna başladığımı söylemiştim. Ve ilk derste neler yaptığımı, neler öğrendiğimi anlatmıştım. Kısacası dersi anlatmıştım: Saz Kursuna Başladım

Saz Çalan Adam Resmi
Bugün de saz kursunda ikinci dersimi aldım. Geçen hafta öğrendiklerimi evde resmen çalıştım. Her gün bir yarım saat ayırdım ve refleks haline gelebilmesi için uğraştım. Dersin ilk dakikaları geçen haftayı tekrar etmekle geçti. Sonra hemen
hoca geçiş yapmayı gösterdi. Artık saz geçişlerini öğreneceğiz dedi. Ondan önce bugünkü dersin notalarını öğrendim. Alttaki DO, ortadaki Mi ve Sol notasını öğrendim. Geçen haftada LA notasını öğrenmiştim. Yavaş yavaş bağlama notalarını öğreniyorum. Herhalde dördüncü ders sonunda tüm saz notalarını öğrenmiş olurum.

Dört kere LA notasına öğrendiğim Üst-Boş-Üst-Alt ritmi ile bastım. Ardından LA, Mi ve Do notalarına dört kere basıyorum. Sonra LA sonra yine LA, Mi ve Do notaları şeklinde dörder kez devam ediyor. Amaç geçişleri öğrenmekmiş. Bunu başta pek yapamadım. Parmaklar konusunda sıkıntı yaşadım. LA'yı biliyordum fakat La,Mi ve Do benim için problem olmuştu. Allah'tan sonradan yapabildim, bayağı sinirlenmiştim.

Bu ders öğrendiğim bir diğer alıştırma ise Sol-Mi , Do-Mi idi. Bu biraz daha kolayıma gelmişti ancak başta LA notasından adam gibi ses çıkaramamıştım. Ama sert basınca sesin adam gibi çıktığını anladım (ilkokuldak flüt derslerini hatırladım). LA, Mi ve Do notalarına basıyorum. Birinci tele üstten, ikinci tele üstten sonra üçünücü tele alttan ikinci tele alttan vurmak gerekiyor. La-Mi dur Do-Mi şeklinde dört kez yaptıktan sonra aynı şeyi dört kez Sol-Mi dur Do-Mi şeklinde yaptım. Yine bir geçiş söz konusu tabiki ama bu diğerine göre daha kolay bir geçiş. Bu da dörder kez aynı ritimde böyle tekrar edip gidiyor işte.

Bugün çalıp çalamayacağım konusunda biraz umutsuzluğa düştüm ama dersin son dakikalarında attığım golle moralim yerime gelmişti çünkü yapmaya başlamıştım. Ders o kadar eğlenceliydi ki zamanın nasıl geçtiğini anlayamadım. Umarım hep böyle olur. Yaptığın işten zevk almak, isteyerek yapmak çok önemli diye düşünüyorum.
 
Copyright 2009-2013 © trksh.org - Takip eden geride kalır.
Gizlilik
Teşekkürler bloggerthemes.net