Photoshop Benzeri En İyi 5 Program


Birçok bilgisayar kullanıcısı için Photoshop (tam adıyla Adobe Photoshop Creative Suite), fotoğraf ve resim düzenleme, işleme gibi işlerde vazgeçilmezdir. Photoshop, kullanıcı dostu, son derece özelleştirilebilir ve çok yönlü bir programdır. Ancak, inanılmaz pahalı bir programdır. Lisanslı bir program olmasının yanında kimi kullanıcılar tarafından programın boyutunun büyük olması nedeniyle tercih edilmemektedir. Bu ve bunun gibi nedenlerden dolayı kullanıcılar, Photoshop programına alternatif olabilecek Photoshop benzeri programlar arar.

Alternatif programlar, çok fazla bilinmezler fakat kısa bir süre içerisinde kullanıcılar için vazgeçilmez olabilirler. İşte, bu tür programlardan En iyi Photoshop alternatifleri için buradaki programlar size yardımcı olacaktır.

1- GIMP (GNU Resim İşleme Programı): Açık kaynak kodlu bir programdır. Fotoğraf düzenleme işleminden en iyi verimi alabileceğiniz programlardan birisidir. Bu program, çeşitli efektleri kullanabilmenize olanak sağlar ve hemen hemen ihtiyaç duyduğunuz tüm özellikleri barındırır. Photoshop ile aynı araçlara sahip olduğu söylenebilir. Photoshop programı kadar eski olan bu programı ücretsiz olarak indirip, kullanabilirsiniz.

Photoshop Alternatifleri

Orjinal indirme linki: http://www.gimp.org/downloads/
Program hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz: inndir.com/The_GIMP-29948p.html


2- Paint.NET: Microsoft işletim sisteminin Paint uygulamasından doğduğu bilinmektedir. Paint kadar basit ve kullanıcı dostu bir programdır. En iyi ücretsiz Photoshop Alternatifleri içerisinde bir adım önde olduğu söylenebilir. Kolay ve sezgisel arayüz, katmanlar, sınırsız geri-ileri alma, özel efektler gibi geniş özellikleriyle fotoğraf düzenleme işleminde kullanıcıların ilk tercihlerindendir.

Photoshop Alternatifleri

Orjinal indirme linki: http://www.getpaint.net/download.html
Program hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz: inndir.com/Paint.NET-25318p.html


3- Photoscape: Resim ve fotoğrafları düzeltmek ve fotoğrafları geliştirmeyi sağlayan eğlenceli ve kolay bir fotoğraf düzenleme yazılımıdır. Kırmızı göz ayarı, birden fazla resimi aynı anda düzenleme ve adlandırma gibi özellikleri olan bir programdır. Photoscape, resim düzenleme aracı olarak kullanılmasının yanı sıra çok güçlü bir resim görüntüleyicisi olarak da kullanılabilir.

Photoshop Alternatifleri
Program hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz: inndir.com/Photoscape-40022p.html


4- PhotoPlus SE: Dijital fotoğraf düzenleme yazılımı ödüllü bir programdır. PhotoPlus, profesyonel resim düzenleyiciler kadar geniş özelliklere sahip ve kullanımı oldukça kolaydır. Kullanıcı dostu bu programı ücretsiz kullanmak mümkündür.

Photoshop Alternatifleri

Orjinal indirme linki: http://www.serif.com/free-photo-editing-software/
Program hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz: inndir.com/PhotoPlus-27667p.html


5- Inkscape: Daha çok Adobe Illustrator ve Corel Draw gibi yazılımların alternatifi olarak kullanılan bir vektörel çizim programıdır. Inkscape ile logo hazırlanabilir, çizimler yapılabilir. Özellikle afiş tasarımları için kullanılabilecek açık kaynak kodlu bir programdır.

inkscape programı

Orjinal indirme linki: http://inkscape.org/download/
Program hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz: inndir.com/Inkscape-32254p.html
Adobe Photoshop programı yerine kullanılabilecek ücretsiz yazılımları 5 taneyle sınırlandırmak mümkün değildir. Photoshop ile yapılabilecek pek çok şeyi başka programlarla da yapabilirsiniz. Photoshop alternatifleri olarak bu programları da kullanabilirsiniz:

Splashup, FotoFlexer, PhotoLine, Seashore, Artweaver, Krita, Pixen, PhotoFiltre, PaintStar, Pixia, Active Pixels, ChocoFlop, Photo Pos Lite, CinePaint, Xara Xtreme

Kışa aşık olmak


Kış Manzarası

Kış, o kadar güzel görünüyor ki gözlerimi fotoğraftan ayıramıyorum. Saatlerce bu kareye bakmak isterim. Sadece bakmak...

Bakıyorum, bir süre sonra resmi hissetmeye başlıyorum ve kar tanelerinin yere düşüşü bir başkaymış gibi geliyor. Sanki bu resmi çizmek için yağıyorlar, tek amaçları buymuş gibi.

Sokak lambaları, sokağı öyle bir aydınlatıyor ki insanın resmin içerisinde olası geliyor. Bir evin penceresinden bakan bir izleyici olarak ya da sokağın ortasında duran bir nesne olarak... O anda orada olmak. O anı yaşamak.

Kar tanelerinin ve sokak lambalarının etraftakilerle oluşturduğu eşsiz kare, insanı kışa aşık etmeye yetebiliyor. Kıza değil kışa... Ama bu aşk bir o kadar güçlüdür. En azından sadece bu kış manzarası için öyle demek gerekir.

Tarif: Çikolatalı Puding Nasıl Yapılır?


Vazgeçilmez çikolata ve tadına doyulmaz puding... "Çikolatalı Puding" nasıl yapılır diyenlere yardımcı olacak bir kaynaktır. Aynı zamanda kolayca yapılabilecek bir tariftir.
Malzemeler:
Yarım su bardağı şeker
2 Çorba kaşığı nişasta veya 2 çorba kaşığı un
1/4 Su bardağı kakao
1 Tutam tuz
2 Su bardağı süt
Yarım Çay kaşığı vanilya

Yapılışı:
Şeker, un veya nişastayı, kakao ve tuzu bir kasede iyice karıştırın.
Bu karışıma yarım su bardağı sütü ilave edip tekrar karıştırın.
Sütün kalan kısmını kaynatın.
Karışımı kaynar sütün içine katarak ağır ateşte devamlı karıştırmak suretiyle kaynayıncaya kadar pişirin ve vanilyayı ilave ederek birkaç kez karıştırın.
Soğuduktan sonra kaselere döküp servis yapın.

Çikolatalı Puding Tarifi

NOT:
Daha lezzetli bir krema yapmak için içine 1-2 adet yumurta koyabilirsiniz.
Yumurta krema piştikten sonra katılmalıdır.
Yumurta koyduktan sonra 3-4 saniye ateşte karıştırın.
Lezzetini daha da arttırmak için kaynadıktan sonra içine 1-2 çorba kaşığı tereyağı da ilave edebilirsiniz.
Çikolatalı pudinginiz hazırdır. Pudingi süslemek ve servis etmek size kalmıştır.

Firefox: Yer İmi Ekleyememe Sorunu ve Çözümü


Yeni yer imi ekleme konusunda problem yaşayan Firefox kullanıcıları, bu sorunu çözüme kavuşturabilirler.

Sorun: Firefox tarayıcısının yeni yer imi eklenmesine izin vermemesi, sağ tık - "Yeni yer imi ekle" komutuna rağmen ekleme penceresinin gelmemesi veya ekleme alanlarının görünmemesi, adres çubuğundaki adresin yer imlerine sürüklenememesi.

Çözüm:
Firefox
Öncelikle Firefox tarayıcısını tamamen kapat. Daha sonra şu dosya yolunu bul: "C:\Documents and Settings\kullanıcı_adı\Application Data\Mozilla\Firefox\Profiles".

Belirtilen dosya yolunda "waul6tt5.default" ismine benzer isimli bir klasör göreceksin(.default'tan önceki isim farklı olabilir). Bu klasör içinde ise "places.sqlite" adında bir dosya bulunmaktadır.

Klasör içindeki dosyayı (places.sqlite) sil ve Firefox tarayıcısını aç. Artık yeni yer imi ekleyip ekleyemediğine bakabilirsin.

Edward hayranlığında son nokta


Edward hayranlığında son noktayı bakınız üreticiler nasıl koymuş. Edward severlikte son nokta "Edward Donu" ...

Twilight Edward Donu

Gerçekten düşündürücü ve güldürücü bir Edward-Twilight ürünü olmuş. Twilight ürünleri arasında en ilgi çeken budur herhalde. En çok satan ürünlerden birinin bu olduğunu duysam şaşırmam.

Edward çılgınlığına anlam veremeyen biri olarak bu son noktayı koyanların tebrik edilmesi gerektiğine inanıyorum. Çünkü adamlar, işi biliyor. Delice çılgınlığı nasıl paraya dökeceklerini biliyorlar. İyi de yapıyorlar.

Her yeri görmek istemek


Bazen her yeri görmek istersin. Aklına gelen, gelmeyen her yeri... Birçok yeri aynı anda tek bir yerde görmek istemek... Hem de delicesine istemek. Fakat bu mümkün değildir. Bunu sadece dileyebilirsin.


İsteğin, dilek olmaktan başka bir şey ifade etmez. Gerçekte bu ne kadar böyle olsa da fotoğrafta istek, dileğin bir adım ötesine geçmişe benziyor. Resim, akıllarda birçok insanın hayalindeki dünya kentini oluşturmaya yetiyor. Gezilmeye görülmeye değer her şeyin bir arada olduğu bir şehir...

Parmaklarınız ve Siz


Parmak Uzunluğu

Daha önce parmaklarımın uzunluğuna hiç dikkat etmemiştim. Fakat üstteki resimle karşılaşınca parmaklarıma bakma gereği duydum. Resim, geyik muhabbeti gibi dursa da resmi gördükten sonra insan meraklanıyor, gey miyim maço muyum diye. Çok şükür maçoymuşum. Yüzük parmağım, işaret parmağımdan daha uzun görünüyor. İyi ki eşit değiller.

İşin espirisi bir yana parmak uzunlukları gerçekten bir takım özelliklerimizi yansıtıyormuş. Resmi gördükten sonra birkaç arama yaptım ve parmak uzunlukları ile ilgili bir dizi araştırmaların olduğunu gördüm. Kanada'da, İngilitere'de birçok yerde üniversitelerde yapılan araştırmalara göre parmak uzunluğu insanın kişiliği, hormonları ve kabiliyetleri ile ilgili bilgiler veriyormuş.

Araştırmalara göre parmak uzunluğu, erkeklerde idrak kabiliyeti ve sperm sayısına; kadınlarda ise spora yatkınlık gibi konularda ölçü olarak gösteriliyormuş. Bunun yanında agresiflik, Fakat bunlarla da sınırlı değilmiş. Araştırmalar o kadar ileri gitmiş ki parmaklara bakılarak neredeyse her şey söylenmiş, kitaplar yazılmış. Hepsi bir genellemeden, olasılıktan ibaret olsa da gerçekten çok ilginç.
Konuyla ilgili İngilizce ve Türkçe içerikli linkler:
- Parmak uzunluğu prostat kanserine işaret
- İşte parmak yapınıza göre kişiliğiniz
- Parmak uzunluğu kişiliği etkiliyor
- Parmak uzunluğu cinsel hormon göstergesi
- What your finger length tells about you
- Boys, look at your fingers now
Konu hakkında araştırma yapanlar veya konuya ilgi duyanlar bu linklerden yararlanabilir. Araştırmanıza yardımcı olabilecek, merakınızı giderebilecek faydalı linklerdir.

New York - İnsanı kendine çağıran bir şehir


1600’lı yıllarda ilk koloniciler bölgeye yerleşip küçük bir kasaba kurarlar. Kasabanın adı New Amsterdam olarak koyulur. İlk zamanlarında Hollanda kolonilerinin elinde olan bu bölge, daha sonra İngiliz kolonililerinin eline geçer ve adı New York olarak değiştirilir. İşte, dünya üzerinde insanı kendine çağıran sayılı şehirlerden biri olan New York'a genel bir bakış...

New York

O gün bugündür New York şehri büyümüş, kalabalıklaşmış ve Amerika’nın, dünyanın "çok uluslu şehir" tanımının en iyi örneklerinden biri olmuştur. "Hiç uyumayan şehir" tanımlamasını da fazlasıyla hak eden New York’un ritmine ayak uydurmak zordur. Ancak şehri bir kere seven ve alışan insan ikinci kez gitmek için fırsat kollar.
New York Resimleri

New York eyaleti, beş bölgeden oluşmaktadır (Manhattan, Bronx, Queens, Brooklyn ve Staten Island). Şehri oluşturan bölgeler arasında Manhattan bir adım öndedir. Çünkü  New York’a gelen ziyaretçilerin ilgi gösterdiği bölge genellikle Manhattan'dır ve “New York City” dendiğinde kastedilen bölge, Manhattan’dan başka bir yer değildir.

New York'ta Nereler Gezilir?
New York
'ta gezilip görülmesi gereken yerlerin başlıcaları şunlardır:
- Özgürlük Anıtı
- Ellis Adası
- Battery Park
- Museum of Jewish Heritage
- National Museum of American Indians
-
Wall Street: Manhattan’ın en ünlü sokaklarındandır.
- Ground Zero ( World Trade Center)
- Brooklyn Köprüsü
- South Street Seaport
-
Chinatown
-
Little Italy
-
Greenwich Village
- East Village
-
Times Square...
New York'ta bunların yanında gezebileceğiniz önemli meydanlar, parklar, alışveriş merkezleri; görebileceğiniz çeşitli müzeler, sanat harikaları bulunmaktadır. Hepsi ve daha fazlası için New York'a gidip gezmek, görmek şart.

18 Ekim 2010 günlerden Pazartesi


Günlük tutmayı pek sevmem ama nedense bugün günlük yazasım geldi. Şöyle bir baktım arşivlere daha önce sadece bir kere yazmışım (Yine bir pazartesi günü: 15-haziran-2009-gunlerden-pazartesi). Bundan sonra düzenli olarak yazamasam da ayda birkaç kere yazmayı düşünüyorum.

~ Hafta başı olduğu için günlüğün ilk bölümü malum, sabah 8 - akşam 5. Çalışıyoruz-okuyoruz bakalım, nereye kadar.

~ Eve gelir gelmez ilk işim mutfaktan gelen mis kokuları içime çekmek oldu. Kendime geldikten sonra televizyonun başına geçtim. NTVSpor'u izledim. Kanalları turladım.

~ Televizyon turundan sonra doğruca bilgisayarın başına, ya allah. Gündemi takip etmek şart. O yüzden "neler olmuş, neler oluyor" dememek için öncelikle haberlere göz attım. Daha sonra takip ettiğim birkaç bloga bakma fırsatım oldu.

- Haberlerden aklımda kalanların başında "12 Dev Adam’ın primleri yattı" oldu. Dünya ikincisi olduğumuz günün ertesinden beri tartışılan bir konuydu. Primin 28 milyon olacağı açıklandıktan sonra daha da tartışıldı. Primden antrenör, menejer, oyuncu kadurosu, idari kadro, takımdan çıkartılanlar olmak üzere takımda çalışan toplam 29 kişi yararlanmış. Ayrıca bankaya yatırılan paralar üzerinden yüzde 10’luk bir bölüm Eğitim Gönüllüleri Vakfı, Türk Kanser Derneği, Lösemili Çocuklar Vakfı, Engelliler Vakfı ve Mehmetçik Vakfı arasında pay edilmiş (Primden kime ne kadar düştüğünü merak ediyorsanız buraya bakabilirsiniz: http://www.hurriyet.com.tr/spor/basketbol/16072838.asp). Güle güle harcasınlar, ne diyelim artık.

- Haberler arasında dikkatimi çekenlerden biri ise "Dünyanın en güçlü 25 ekonomisi" başlıklı haber idi. Habere göre klasik sanayileşmiş ülkelerin aksine gelişmekte olan ülkelerin dünya ekonomisindeki ağırlığı artmaktaymış. Ayrıca ülkelerin dünya ekonomisinden aldıkları, alacakları tahmini paylar adı altında bir liste oluşturulmuş ve Türkiye 16. sırada görünüyor (Merak edenler haberle ilgili detaylara buradan bakabilir: http://www.haber7.com/haber/20101018/Dunyanin-en-guclu-25-ekonomisi.php). Ne kadar doğru ne kadar yanlış bilmiyorum artık.

~ Mis gibi bir akşam yemeği yedim. Daha sonra uzun süredir zaman ayıramadığım blogun işleriyle uğraştım. Yeni temanın Türkçeleştirilmesi ve biraz düzenlenmesini için de vakit harcadım.

~ Akşam haberleri, o program bu program derken zaman geçiverdi ve hafif bir uyku bastı. Günün final vuruşunu Tübitak - Popüler Bilim Kitapları'ndan Yunan ve Roma Mitolojisi'ne göz atarak yaptım.

~ Erken sayılacak bir saatte yattım, uyudum.

Hindistan ve Yoga


Tatilinde sağlık ve yeni bir yaşam tarzı arayanlara tavsiye edilebilecek en güzel yer yoganın doğum yeri olarak bilinen Hindistan'dır. Ruhun ve zihnin dinlenmesini, vücudun tüm toksinlerden arınıp yenilenmesini sağlayan yoga ve dünyanın başka hiçbir yerinde tanık olunamayacak Hindistan manzaraları tatilinize renk katabilir ve size çok farklı deneyimler kazandırabilir.

Yoga

Binlerce yıldır Hindistan’da canlı tutulan yoga bir yaşam tarzı, hatta ilimdir. Türkiye'de ise yoga, son yıllarda yaygınlaşmaya başlamıştır.  Bu nedenle Hindistan’daki ve Türkiye’deki yoga uygulamaları birbirinden farklıdır. Ülkemizdeki yoga eğitmenleri belli guruların eğitimlerinden yogayı öğrenmiş ve özümsemişlerdir. Eğitmenler, yalnızca o guruya bağlı olarak eğitim verirler.

Yoga mistik bir şey gibi düşünülür. Ancak sanıldığının aksine gizemli ya da farklı bir şey değildir. Yoganın ana fikri arınmaktır. Ruh ve beden sağlığı, dengeli hale getirilerek arıtma işlemi gerçekleşir. Bunun sonucunda arınan insan bilgiye ulaşır. Yoga felsefesi, "evrende gizlilik ve sır yoktur" der. Arınan, bilgiye ulaşan ve kalp gözü açılan kişi yoga felsefesini kavrar.

Yoganın bir din olduğuna dair doğru olmayan bir anlayış bulunmaktadır. Bu yanlış anlayışın temel sebebi, yoganın Budistler tarafından dünyaya tanıtılmış olmasıdır. Ancak bilinmesi gereken önemli bir nokta vardır: Yoga Buda’dan ve bilinen tüm dinlerden daha eskidir. Bununla birlikte yoganın başlangıç tarihi tam olarak bilinmemekte ancak 7000 yıllık Bhagavat Gita, Ramayana gibi Veda metinlerinde yoganın tanımı yapılmakta ve yoga felsefesinden bahsedilmektedir.

Yoga hakkında bilgi sahibi olanlar veya daha önce ilgilenmiş olanlar bildiklerini Hindistan’da pekiştirip geliştirebilirler. Hindistan’da yoga, hayatın her alanında her anında size katkı sağlayacak bir deneyim olabilir. Zihninizin ve bedeninizin hareket kabiliyetinin ne kadar geniş olduğunun farkına vararak kendinizi yeniden keşfedebilirsiniz. Eve döndüğünüzde evden çıkan kişi ile aynı kişi olmadığınızı fark edip yeni kendinizi daha çok sevmeniz mümkündür.

Rishikesh
Hindistan'ın şehirlerinden biridir. Delhi'ye yaklaşık olarak 250 km uzaklıktadır. Şehir, Himalayaların yamaçlarına kuruludur ve şehrin ortasından Ganj Nehri geçer. Aynı zamanda Rishikesh, birçok yoga merkezinin bulunduğu, turistlerin rağbet ettiği yerlerden birisidir.

rishikesh

Rishikesh için "yoganın kalbi" demek yanlış olmaz. Çünkü yoga denilince dünyada akla ilk gelen yerlerden bir tanesidir. Öyle bir yer ki John Lennon'un "Happy Rishikesh" adlı şarkısında bahsedilir (Şarkısının bir bölümünden: "Everything you need is here, and everything that's not here is not there"). Eşsiz doğa manzaraları ile bambaşka bir diyar. Rishikesh'te sarı - turuncu ipek sarilerin içinde gülümseyen insanları görmek bile ruhunuza huzur verir.

Hindistan'a nasıl gidilir?
Türk Hava Yolları’nın İstanbul-Delhi seferleriyle Hindistan’a direkt ulaşmak mümkündür. Ayrıca Emirates, Air Jordan, Air Arabia ile de aktarmalı olarak Hindistan'a ulaşılabilir. Hindistan içinde kara yollarından çok trenleri tercih etmek daha mantıklıdır. Çünkü trenler, daha konforlu ve hızlıdır. Bunun için özellikle Rajdhani Express ve Shatabdi isimli hızlı trenler seçilebilir.

Beden ve Cilt Sağlığı (2)


Beden ve Cilt Sağlığı (1) - trksh.org (bknz)
Banyo sırasında giyilen giysilerin terletmeyecek ancak teri emen, alerjik yakınmalara neden olmayan, kolay temizlenen kumaştan yapılmış olmasına dikkat edilmelidir. Giysileri, bedenin serbest olarak hareket etmesini sağlamalıdır. Mevsime uygun kıyafetlerin seçilmesine özen gösterilmelidir.

Her gün sabah uykudan kalkıldığında yüz, su ve sabunla yıkanmalıdır. Kullanılan sabunun, yüzü kolayca temizleyen ve cildin kurumasına yol açmayan özellikte olmasına özen gösterilmelidir.

Ergenlik dönemi ile birlikte erkeklerde dış üreme organlarında ve koltuk altlarında kıllanma olurç Bu dönemden itibaren vücut temizliğinde banyo yapma dışında üreme organlarının temizliğine de özel olarak önem vermek gerekir. Genital bölge kılları kopartılmamalı, düzenli olarak tıraş edilmelidir. Kılların kopartılması enfeksiyonlara neden olabilir.

Derimizin sağlığı için edineceğimiz doğru davranışların önlediği bir diğer sorun da vücut kokusudur. Kıllı deride ter bezleri çok daha fazladır. Uykudayken, çalışırken özellikle koltuk altları ve kasıklar olmak üzere vücutta terleme olur. Terleme sonucu ortaya çıkan ter salgısı zamanında temizlenmezse vücut yüzeyinde bulunan mikroorganizmaların teri parçalamasına bağlı olarak vücut kokusu oluşur. Bu da kişinin kendisini, çevresinde bulunan diğer kişileri rahatsız eder. Bedenin terleme oranının artması kokunun da artması anlamına gelir. Bedensel olarak yoğun çalışan kişilerin ter miktarı artar, bazı kişilerin ise bedensel etkinliği fazla olmadığı halde ter bezi salgısı yapısal olarak fazla olabilir. Sağlığı korumak için dış üreme organlarının temizliğine özen göstermek gerekmektedir. Her gün banyo yapılmıyorsa her gün dış üreme organlarının ve koltuk altlarının temizliği sabun ve su ile yapılmalıdır. Genital organlara deodorant ya da tıraş losyonu sürülmemelidir.

Sünnet olmadan önce sünnet derisi altının temizlenmesi önemlidir. Sünner derisi altında deri atıklarının kir ile birleşerek mikroorganizmaların yerleşmesi için uygun bir ortam oluşturmaktadır.

Koku meydana getiren vücut bölgeleri öncelikle ayaklar, kıl köklerinin yoğun olduğu koltuk altları ve kasıklardır. Bu kokunun gideirlmesi için her gün banyo yapılmalıdır. Ancak, bazen şartlar her gün banyo yapmak için uygun olmayabilir. Bu durumda özellikle koltuk altı bölgesi önce sabunlu biz bezle sonra da su ile iyice silinmeli ve kurulanmalıdır. Koltuk altı bölgesi temizlendikten sonra istenirse deodorant uygulanabilir. Deodorant vücutta terlemeyi ya da koku oluşmasını önlemeyecektir; ancak kokuyu geçici bir süre için maskeleyecektir. Bu nedenle deodorantlar temizlik aracı olarak değil geçici bir uygulama olarak değerlendirilmelidir.

Giysilere sinen ter kokusu, beden temizliği yapılsa bile aynı giysinin temzilenmeden tekrar kullanılması halinde kalıcı olur. Özellikle sık yıkanmayan kalın kazaklar kullanılırken özen gösterilmelidir. Vücudumuzla temas eden giysilerin temizliği konusunda titiz olmak gerekir.

Beden ve Cilt Sağlığı Hakkında (1)


Sağlığa zarar verecek durum ve ortamlardan korunmak için deride yapılacak uygulamalar çok önemlidir. Sağlıklı deri yapısı, daha sağlıklı ve bakımlı görünmemizi sağlar. Özellikle ergenlik döneminde edineceğimiz doğru alışkanlıklar, deri ve saç sağlığımız açısından önemlidir.

Beden ve Cilt Sağlığı
Beden sağlığımız için göstereceğimiz doğru davranış ve alışkanlıklar sayesinde pek çok hastalığın önüne geçebiliriz. Birkaç örnek vermek gerekirse ishalli hastalıklar, soğuk algınlıkları, cildin mikrobik hastalıkları, mantar, uyuz ve bitlenme gibi parazitlerle oluşan deri hastalıkları sağlıklı yaşam davranışları ile önlenebilir. Doğru ve düzenli bir şekilde yapılan beden temizliği uygulaması, birçok deri hastalığını hem önleyici hem de ortadan kaldırıcı bir önlemdir.

Beden sağlığının korunması, cildin güzel görünümlü olabilmesi ve gün boyunca cildimizde biriken kirin, yağın ve terin uzaklaştırılması gerekir. Özellikle ergenlik döneminde salgılanan hormonlar nedeniyle ter ve yağ bezleri bu dönemde çocukluk dönemine oranla daha fazla çalışır. Bedenin 35-38 °C sıcaklığındaki su altında sabunla yıkanması, deri üzerinde biriken tüm bu atıkların deriden uzaklaştırılmasını sağlar.
Her gün yıkanılması önerilmekle beraber haftada en az iki defa mutlaka yıkanılmalıdır. Spo ve aşırı yorucu işlerden sonra mutlaka banyo yapılmalıdır. Bedenin yıkanması sırasında sadece deri temizliği sağlanmaz aynı zamanda kendimizi daha iyi ve rahat hissederiz.
Yıkanma sırasında deri üzerinde biriken hücre atıkları, yağ, ter, kimyasal maddeleri daha kolay atabilmek için lif, kese, banyo fırçarsı gibi mekanik etkinliği artırıcı malzeme kullanılmalıdır. Lif; sabunun deriye daha etkin olarak uygulanmasını sağlar. Kese kullanımının dolaşımı artırıcı bir etkisi vardır. Ancak kesenin ciltte soyucu etki yapacak kadar kuvvetli bastırılmaması gerekir. Lif ve kese gibi malzemeler kişiye özel olup aile bireyleri ile dahi paylaşılmamalıdır.

Banyo yapılan alanın temiz olması gerekir. Bazı kişiler küveti doldurarak banyo yapmayı tercih ederler. Ancak, küvetin temiz olmaması durumunda, küvetin yüzeyinde bulunan mikroorganizmalar beden ile temas ettiğinde hastalığa neden olabilirler. Bu nedenle ayakta duş tarzında akan suyla banyo yapılması önerilir.

Genel hamamlarda yıkanılan ortamın temiz olması gerekir. Kişinin havlu, terlik, lif, kese gibi banyo malzemeleri kendisine ait olmalıdır. Eğer kişi hamamda banyo yapacak ise kişisel banyo malzemelerini beraberinde götürmeye özen göstermelidir.

Banyodan sonra kişiye özel havlu kullanılmalı, iç çamaşırları ve giysiler mutlaka değiştirilmelidir. Çeşitli nedenlerle banyo yapılmadığı durumlarda da iç çamaşırlarının değiştirilmesi gerekir. İç çamaşırların pamuklu kumaştan olması cilt enfeksiyonlarından korunma açısından önemlidir. İç çamaşırlarının ciltten çıkan teri emmesi gerekir. Teri emmeyen çamaşırları giyen kişilerde, ter ve kir cilt üzerinde birikir; bu tabaka hem ciltte tahrişlere neden olur hem de mikroorganizmaların burada üremeleri için uygun bir ortam oluşmasına neden olabilir.

İç çamaşırları, yatak çarşafları, yastık kılıfları, yatak kıyafetlerinin yüksek ısıda yıkanması ve ütülenmesi gerekir. Yatak çarşaflarının haftada bir defa değiştirilmesi gerekir. Yatak kıyafetleri de haftada en az bir defa değiştirilmelidir.
Beden ve Cilt Sağlığı (2) - trksh.org (bknz)

Çorba Terbiyelerinin Hazırlanması


Çorba terbiyeleri genellikle üç çeşittir:

1) Sütlü terbiyeler,
2) Limonlu terbiyeler,
3) Sirkeli ve sarımsaklı terbiyeler.
Sütlü Terbiyeler

Yumurta sarısı ve sütle hazırlanır. Ezme ve taneli çorbalarda kullanılır.

Kullanılacak Malzemeler: 6 kişilik bir çorba için 2 veya 3 yumurta ve 1 su bardağı süt yeterlidir.

Hazırlanması: Yumurta sarısı porselen bir kasye kırılır. Kaşıkla karıştırılarak ezilir, sonra içerisine 1 su bardağı mümkünse önceden kaynatılmış soğutulmuş süt ilave edilir, karıştırılır, çorbanın suyuyla hafif ılıklaştırılıp kaynayan çorbaya katılır. Karıştırılarak bir taşım kaynatıp ateşten alınır. Çok kaynatılırsa bu karışım albüminli olduğundan sıcağın tesiriyle albümin pıhtılaşır, çorbanın görünüşü ve lezzeti bozulur. Buna halk arasında "kesilme" denir.

NOT: Süt pastörize ise önceden kaynatmadan da yumurta sarısına konabilir.

Limonlu Terbiye

Yumurta sarısı ve limon suyuyla yapılan terbiyedir. Taneli ve miyaneli çorbaların bazılarında kullanılır.

Hazırlanması: Aynen sütlü terbiye gibidir. Yalnız, süt yerine limon suyu, çekirdekleri süzülmüş olarak konur. Terbiyenin çorbaya ilavesi aynen sütlü terbiye gibidir.

Sirke ve Sarımsaklı Terbiye

Sirke ve ezilmiş sarımsakla yapılır. Daha ziyade işkembe çorbası ve paçada kullanılır.

WP: Görsel Metin Editörü Sorunu



Wp Metin Editörü
Yeni yazı ekleme sayfasından (Admin panelindeki post-new.php sayfasından) yazı eklemeye çalıştığımda "Görsel Metin Editörü"nün çalışmadığını farkettim. Metin editörü HTML tabında açılmış ve "Görsel" tabı hiç bir şekilde çalışmıyordu. "HTML Metin Editörü"nde yazı yazılabiliyor ancak "Görsel Metin Editörü"nde yazı yazılamıyordu.

Bir sorun olduğu belliydi. Bu yüzden daha önce yaptığım değişiklikleri düşündüm. Fakat son zamanlarda yüklediğim bir eklenti veya yaptığım herhangi bir değişiklik yoktu. Daha sonra birkaç arama yaptım ve http://www.alialtugkoca.com/arsiv/wordpressde-editor-sorunu/ sayfasında bir çözüm yolunun olduğunu gördüm. Önerildiği gibi /wp-includes/js/tinymce/ klasörünü tekrar upload ettim. Ancak bende işe yaramadı. Yazı editörü eski haline dönmedi. Herhangi bir değişiklik olmadığını gördükten sonra ilk değişikliği düşünerek /wp-includes/js/ klasörünün tamamını yeniden upload etmeye karar verdim ve ettim. Bu ikinci değişiklikten sonra metin editörü normal haline döndü. Peki neden böyle olmuşun yanıtı http://www.alialtugkoca.com/arsiv/wordpressde-editor-sorunu/#comment-10460 sayfasındaki yorumda verildiği gibi servera virüs bulaşmıştır ve/veya klasördeki dosyalar silinmiştir. Yani eksik veya bozuk dosyalardan dolayı görsel metin editörü çalışmıyor olabilir.

wordpress logo
"Wordpress Zengin Metin Editör Sorunu"nu böylece çözmüştüm. Fakat  aynı sorun bir süre sonra tekrar ortaya çıktı. Metin editörü, HTML kısmına takılmıştı ve "Görsel Metin Editörü" yine çalışmıyordu. Daha önce sorunu çözdüğüm gibi dosyaları tekrar upload ettim. Fakat bu sefer düzelmedi. Düzelmemesine rağmen sorunun fazla üstüne gitmedim. Çünkü http://www.r10.net/2299532-post13.html sayfasındaki yorumu dikkate aldım ve söylendiği gibi sunucudan kaynaklanan bir problemin (sunucunun aşırı ram kullanımı ve load yükselmesi) olabileceğini düşündüm. Düşündüğüm gibi olduğunu anladım ve daha sonra zengin metin editörü kendiliğinden düzeldi.

Bunun dışında önerilecek, sorunu çözüme kavuşturacak yol olduğunu sanmıyorum. Ancak alternatif olarak wordpress için zengin metin editörü eklentilerini kullanmak soruna çözüm olabilir.

Çorbalar hakkında kısa bilgi


Çorbalar; genç, yaşlı herkesin severek yediği yemek çeşitlerinin başında gelir.
Soğuk kış günlerinde severek yediğimiz çorbalar, günün yorgunluğunu giderdiği gibi, sindirim sistemimiz için de çok yararlıdır.

Çorbaların besin değeri, içine konan malzemelere göre değişir.

Çorba Çeşitleri

Çorbaların pişirilme teknikleri genellikle üç türdür:
a) Unlu çorbalar: Örneğin un çorbası.
b) Taneli çorbalar: Örneğin şehriye çorbası.
c) Ezme veya süzme çorbalar: Örneğin kırmızı mercimek çorbası veya ezme çorbbası gibi.

Çorbaların lezzetini ve besin değerlerini arttırmak için su yerine et suyu, kemik suyu, tavuk suyu, balık suyu (yerine göre) gibi, sulardan birini kullanacak olursak daha lezzetli çorba hazırlamış oluruz.

Ayrıca, çorbaların hem besin değerlerini, hem lezzetlerini, hem de kıvamlarını koyulaştırmak için, terbiye dediğimiz yumurta sarısı, süt, limon vs. karışımı konursa içimi çok güzel çorbalar hazırlamış olursunuz.

Terbiyeler, çorbaya piştikten sonra inmesine çok yakın konur. Konurken de terbiye hazırladıktan sonra çorba suyu ile ılıklaştırılıp konmalıdır. Aksi takdirde çorba pütürlü olur.

Çorbaların kıvamı genelde bozadan biraz sulu olmalıdır. Çok koyu ve sulu çorbalar güzel değildir.

Çorbalar; kırmızıbiber, nane, maydonoz, dereotu vs. ile süslenip öyle sofraya getirilmelidir.
Çorbaları ikram ederken kızartılmış ekmek parçaları veya krakerlerle ikram ederseniz daha hoşa gider.

Ergenlik Döneminde Sık Görülen Cilt Sorunları (2)


Ergenlik Döneminde Sık Görülen Cilt Sorunları (1) - trksh.org (bknz)

Seboreik Egzama (Seboreik Dermatit): Derinin yağlı ("Sebore" terimi, derinin yağlı olduğunu ifade eder.) olduğu saçlı deri, alın, burun kenarları, kaşların altı, nadiren de göğüs, sırt, kulak içi ve kulak aralarında görülebilen, genellikle kızarık bir alan üzerinde kepekler ve kaşıntı, batma yakınmalarıyla kendini gösteren bir hastalıktır.

Kişinin yağlı bir deri yapısına sahip olması genetik (kalıtsal) bir özelliğidir. Bu tür deri yapısında bir çeşit mantar kolaylıkla üremektedir. Bu mantarın ürediği ciltlerde ise sebooreik dermatit daha kolay oluşmaktadır.

Saçlı deride basit kepeklenme, deri yağlanmasının en erken ve ilk belirtisidir. Yağlanma, erkeklerde genellikle sakal ve bıyık altındadır; kıllar kesilince azalır. Yüzde ayrıca kulak arkadasında ve içlerinde de yağlanma olabilir.

Vücut direncinin düşmesi, stres, alkol alımı, seyrek yıkanma yağlanmayı artıran faktörlerdir. Saçlı deride yağlanma, başın sıkça kapatıldığı kış aylarında artar, yaz aylarında ise azalır.

Seboreik dermatit tanısı hekim tarafından konulmalıdır ve tedavisi de hekim tarafından yapılmalıdır.

Ergenlik Döneminde Cilt Sorunları

Siğil (Verruca): Siğil, human papilloma virüs (HPV) ailesinden virüslerin neden olduğu bir cilt hastalığıdır. Derideki bir sıyrıktan giren virüs ciltte siğil oluşumunu başlatır. Siğil, derinin üst tabakasında oluşur. Genellikle deri renginde olup üzeri pürüzlü ya da düz olabilir. Değişik vücut bölgelerinde farklı görüntülerde siğil oluşumuna neden olan farklı virüsler bulunmaktadır.

Birkaç türde siğil vardır. Parmaklarda, tırnak kenarlarında ve el sırtında görülen siğiller, klasik siğil olarak adlandırılır. Üzerlerinde siyah noktacıklar vardır.

Bir diğer siğil tipi de ayak tabanlarında oluşan siğillerdir. Bunlar genellikle birden fazla grup halinde belirirler. Yine üzerlerinde siyah noktacıklar vardır. Ayağın dışında değil de içine doğru büyürler ve ayağın altında bir şey varmış hissi uyandırırlar.

Bazı siğiller ise küçük ve düz yapıdadırlar. Bu siğiller vücudun pek çok yerlerinde olabilirler. Örneğin erkeklerde tıraş olma sırasında, tahriş olan yüz bölgeisnden virüs girecek olursa sakal bölgesinde bu tip siğiller oluşabilir.

Siğiller, tiplerine göre farklı şekillerde bulaşabilir. En önemli bulaşma yolu doğrudan temas olup siğili olan kişiye temas edildiğinde bulaşmasıdır. Bazen kişisel hijyen malzemelerinin ortak kullanımı ile de siğil bulaşabilir. Virüs bulaştıktan birkaç ay sonra siğil oluşur. Düz siğillerde ise tokalaşma ile bulaşma olasılığı çok düşüktür.

Bazı kişilerde siğil daha sık oluşmaktadır. Özellikle bağışıklık sistemi zayıf olan kişilerde daha sık olarak görülebilir. Siğillerle oynanması, siğillerin koparılması, kesilmesi ya da "Zamanla geçer." diye düşünülerek tedavinin geciktirilmesi siğillerin büyümesine ve siğil sayısının artmasına neden olabilir. Siğillerin tedavisi için hekime başvurulması gerekir.

Lens Kullanımı Hakkında Bilgiler


Güzel görünüm, özgüven ve özgürlük sağlayan kontakt lensler günümüzde pek çok insan tarafından tercih edilmektedir. Rahat kullanım olanağı ve çeşitliliği kontakt lensin gittikçe daha da popüler olmasını sağlamıştır.

Gözümüzde görme bozukluklarının düzeltilmesinde, göz renginin değiştirilmesinde, ya da kornea hastalıklarının tedavisinde, dünyanın her yerindeki milyonlarca insan kontakt lens kullanmanın faydalarından yararlanmaktadır.

Kontakt lensler, 1800’lerde gözbebeğinin önünü tamamen kaplayan üfleme cam lenslerden günümüzün yüksek teknolojisi ile yapılan incecik plastik kornea lenslerine uzanan bir evrim geçirmiştir. Günümüzde lens çeşitleri ve malzemeleri sağladığı kullanım seçenekleri ile çağdaş lens kullanıcılarının hizmetindedir

Lenslerin Kullanımında İlk Aşamalar
* Lens bakım malzemeleriniz elinizin altında bulunsun.
* Temiz, düz bir yüzey üzerinde çalışın.
* Lensleri tutmadan önce ellerinizi lanolin içermeyen sabun ile yıkayıp iyice durulayın.
* Karıştırmamak için temizliğe her zaman aynı lensten başlayın ( sağ ya da sol).

Lens Takma Metodu
Lens takma ve çıkarma işleminden önce ellerinizi iyice yıkayıp, tüysüz bir havlu ile kurulayın. Lenslerinizi karıştırmamak için her zaman sağ lensinizle başlayın.
Lens Takma ve Çıkarma İşlemi
* Sağ elinizi, takmak için kullanacağınız elinizin işaret parmağına yerleştirin, orta parmağınızla da gözünüzün alt kapağını aşağıya doğru çekin ve yukarı bırakın.
* Gözünüzün alt beyaz kısmına lensi yavaşça yerleştirin ve lensin altında hava kalmaması için lense hafifçe bastırın.
*Lensinizi tutmaya devam ederken gözünüzün alt kapağını bırakın.
* Aşağıya bakın ve parmağınızı lensten çekin. Lensiniz gözünüzün merkezine yerleşecektir.
* Lensin gözünüze yerleşmesini kolaylaştırmak için gözünüzü kapatın ve göz kapağınıza hafifçe masaj yapın.
* Aynı işlemi sol gözünüz için de uygulayın.

Lens Çıkarma Metodu
* Yukarı doğru bakın ve işaret parmağınızla alt göz kapağınızı aşağıya doğru çekin.
* Yukarı doğru bakın ve diğer elinizin işaret parmağının ucunu hafifçe lensinizin üstüne bastırın.
* Lensiniz yavaşça gözünüzün beyaz kısmına doğru kaydırın. Parmağınızı lensin üzerinde tutarak baş ve işaret parmağınız arasında sıkıştırıp çıkartın.
* Aynı işlemi sol gözünüz için de uygulayın.

Sorunsuz Lens Kullanımı İçin Dikkat Edilmesi Gereken Konular
* Takma ve çıkartma işlemi sırasında, parmaklarınızla gözünüze dokunmayın.
* Lenslerinize tırnaklarınızı değdirmeyin.
* Lenslerinizi takıp çıkartırken elinizin hijyenine önem verin.
* Lens kabınızı kullandıktan sonra, kaynatılmış ve soğutulmuş su ile yıkayın ve kurumaya bırakın. Bu işlem için deterjan ve musluk suyu kullanmayın.
* Lensleriniz lens solüsyonunuz içinde 7 günden fazla bekletilmişse, lensleri kullanmadan önce dezenfeksiyon işlemini tekrarlayın.

Lens Bakımı Hakkında Bilgi 
Temizleme
* Lensi avucunuza koyun.
* Lensin üzerine birkaç damla solüsyon damlatın.
* İşaret parmağınızı ileri geri oynatarak lensin iki yüzünü hafifçe ovalayın (tırnak değdirmeden).
* Lensleri her çıkarışınızdan sonra temizlemek, üzerindeki depozit tabakasını kaldırır.

Durulama
* Lensi temizledikten sonra durulanana kadar üzerine solüsyon damlatın.
* Lensleri her temizleyişinizden sonra durulamak, temizleme sırasında lensin üzerinden sıyrılan depozit ve toz tabakasının akıp gitmesini sağlar.

Dezenfeksiyon
* Lensleri saklama kabındaki bölümlere yerleştirin. 
* Lenslerin solüsyonun içine iyice batmasına dikkat edin.
* Kabın kapağını iyice kapatın.
* Lensleri kabında en az dört saat veya bir gece bırakın.
* Lensleri her çıkarışınızdan sonra dezenfekte etmek, tahrişe veya enfeksiyona neden olan mikroorganizmaların yok olmasını sağlar.

İftar Sonrası Şişkinlik


Ramazan'da 13-14 saat süreyle oruç tuttuktan sonra insanın acıkması ve susaması doğaldır. Bu şikayetten korunmak amacıyla iftarda bir çorba içildikten veya hafif bir yemek yenildikten belli bir süre sonra ana yemek yenirse daha iyi olur.

Ramazan'da özellikle sindirim sistemi problemi olan kişilerde meydana gelebilen şikayetlerden biri, iftardan sonraki karın şişkinliğidir. Bu rahatsız edici şikayet iftarda tıkabasa yenilen yemekten sonra da meydana gelebilir. Ayrıca yemekler hızlı yenmemeli ve iyi çiğnenmelidir. Yemekle birlikte belli oranda su içilebilir, esas mayi ihtiyacını öğün aralarında tüketmekte yarar var. İftardan sonra ortaya çıkması muhtemel şişkinlik problemi ile karşılaşmamak için şişkinlikten korunma konusunda aşağıda bilginize sunacağım önerileri öğrenir ve uygularsanız iyi olur.

Şişkinlik için öneriler
Şişkinlik, bazılarımızı zaman zaman, bazılarımızı da sık sık ve önemli derecede rahatsız eden bir durumdur. Sabaha kadar uyutmadığı zamanlar da olur. Hepimizin yakından bildiği ve her zaman da karşımıza çıkma ihtimali olan bu şişkinlikle ilgili bazı bilgileri ve bundan, korunmaya yönelik bazı tedbirleri size iletmek istiyorum. Bunları, çoğu yazılarımızda olduğu gibi size maddeler halinde aktarıyorum:

1) Sindirim sistemimiz iyi çalışmıyorsa ve çiğ besinleri yedikten sonra şişkinlik oluşuyorsa, çiğ besinlerden mümkün olduğunca uzak durun. Çiğ sebze ve meyvelerin çoğu C vitamini bakımından zengindir. C vitamini de kaynatılan yemeklerde veya komposto türü gıdalarda çok büyük oranda kaybolmaktadır. C vitamini ihtiyacımızı karşılamak amacıyla, çiğ sebzeleri az az olmak kaydıyla tüketebiliriz, sindirimi kolaylaştırmak amacıyla salataya limon ya da sirke koymalıyız. Salata da ana yemekten önce yenirse daha kolay sindirilebilir.

2) Günlük su ihtiyacı olan 1.5-2.5 litre civarındaki suyu yemeklerle birlikte değil de, öğün aralarında içmeye çalışın. Yemeklerle beraber fazla su içilirse bu, şişkinliğe yol açabilir.

3) Çoğu meyvenin kabuklarında hazımı zorlaştıran ve bazı kişilerin de mide ve bağırsaklarını tahriş eden madde vardır. Erik, üzüm, kiraz, ananas v. s. gibi meyveler şişkinlik yapabilir. Bu türlü meyveler şişkinlik yapıyorsa ya az tüketilecek veya sıkılıp suyu içilecek. Şişkinlik problemi olanlar genellikle kabukları kolay ayıklanan meyveleri tercih etmelidirler.

4) Lifli gıdalar tercih edilmelidir. Lifli gıdalar kabızlık problemi için de çok yararlıdır, dolayısıyla kabızlığa bağlı olarak vücutta toksin birikimi de engellenmiş olmaktadır. Tahıl ürünleri, turunçgiller, incir ve pişmiş sebzeler genellikle gıdaların bağırsaklardan geçişini kolaylaştırırlar. Günde 25 gram lifli gıda bağırsakların iyi çalışması için yeterlidir. Lifli gıdalar kanserden korunmada da önemli etkenlerden biridir.

5) Aşırı soğuk ve aşırı sıcak içecekler ve yiyecekler de şişkinlik yapar. Yenilen veya içilen gıdaların ve içeceklerin ısısı vücut ısısına ne kadar yakınsa o kadar az şişkinlik yapar.

6) Hava yutmak da şişkinliğe yol açan önemli maddelerdendir. Bazıları yemek yerken hava yutarlar. Asitli içecekler ve sigara kullanımı da hava yutmaya sebep olabilir. Ayrıca çiklet çiğnemek de hava yutmaya neden olur. Özellikle şişkinlik problemi olanların bunlara dikkat etmesi gerekir.

7) Şişkinliği önlemede en önemli madde besinlerin iyi çiğnenmesidir. Yemekler iyi çiğnenmezse midenin işi zorlaşır ve şişkinlik kaçınılmaz olur. İyi çiğnenen besinler midede az kalacağından şişkinlik oluşma ihtimali çok azdır ve iyi çiğnenmiş gıdaların sindirimi de çok kolay olur. Ayrıca yemekler iyi çiğnendiği zaman doyma refleksi de zamanında uyarılacak ve fazla yemek yenip kilo alınmayacaktır. Hızlı yemek yemek kilo almada çok önemli bir etkendir. Toplumumuzda çok yaygın olan bu kötü alışkanlığın mümkün olduğunca terkedilmesinde yarar var. Ayrıca yemekler yavaş ve iyi çiğnenerek yendiği zaman metabolizma da (vücudun gıdaları yakabilme kabiliyeti) çok daha iyi çalışacaktır.

8) Bir oturuşta tıka basa yenen yemekler de şişkinlik yapar. Yemekler mümkün olduğunca sık sık ve az az yenmelidir. Mümkünse, günlük alınması gereken yemekler üç ana öğün ve üç ara öğün şeklinde tüketilmelidir.

Ergenlik Döneminde Sık Görülen Cilt Sorunları (1)


Ergenlikte büyüme ve gelişme sırasında deri ile ilgili yakınmalar, sorunlar ön plana geçer. Pek çok ergen, ergenlik sivilcesi (akne vulgaris) ya da deride yağlanma (seboreik dermatit) sorunlarını ergenlik döneminde yoğun olarak yaşar.

Ergenlik Sivilcesi (Akne Vulgaris): Ergenlik döneminde en sık görülen deri sorunlarından biri sivilcelerdir. Erkeklerde sivilceler 14-19 yaşlarında sık olarak görülür. Erkeklerde daha yaygın, daha şiddetli seyir gösterir ve genellikle 20'li yaşlarda geçer; ancak, bazı kişilkerde ileri yaşlara kadar devam edebilir.

Ergenlik Döneminde Cilt Sorunları
Ergenlik döneminde cinsiyet hormonlarının salgılanmaya başlanmasıyla yağ bezlerinin boyutları büyür, salgıları artar ve yapıları değişir. Artmış olan salgılar, yağ bezi kanallarının bağlı olduğu kıl kanalları aracılığıyla deri yüzeyine salınır. Derinin bozulan kısmı ile hücre yenilenmesi sırasında dökülen deri atıkları bu kanallarda birikir. Kanallarda biriken deri atıkları, yağ ile birleşerek kanallarda silindirik yapıda olan tıkaçları oluşturur. Bu tıkaçlar, genel olarak minik kabartılar şeklindedirler. Kanallarda biriken deri atıkları ve yağdan oluşan bu tıkaçların bazılarının ağızları kapalı olup deri rengindedirler; bu kabarcıklara "beyaz nokta" adı verilir. Tıkaçların bazılarının uçları dışarı açılmıştır; biriken yağ doku kir ile birlereşerek siyahlaşır; bu oluşuma da "siyah nokta" adı verilir.

Deride doğal olarak az sayıda bulunan zararsız bir mikroorganizma (propionibacterium acnes) yağlı tıkaçların içerisinde rahat üreme olanağı bularak çoğalır. Bunun sonucunda önce iltihaplı kırmızı kabartılar sonra sarı-beyaz cerahatli yapılar gelişerek ergenlik sivilcesi oluşur. Ergenlik sivilceleri, en başta yüz olmak üzere sırt ve kalça gibi yağ bezlerinin yoğun olduğu alanlarda görülür.

Sivilcelerin seyrini etkileyen bazı faktörler vardır. Kalıtsal(genetik) özellikler, sivilcenin ortaya çıkmasında ve seyrinde önemli rol oynar. Stresin sivilce artışına neden olabileceği söylenmekle birlikte, net bir bilgi yoktur.

Pek çok kişi özellikle çikolata, kuru yemiş, gazlı içecek ve yağlı yiyecekler ile sivilce oluşumu arasında ilişki olduğuna inanır. Ancak, gıdalarla sivilce oluşumu arasında var olduğu düşünülen bu ilişki bilimsel olarak kanıtlanmamaıştır. Yüze yağlı krem ve benzeri ürünlerin sık uygulanması sivilce oluşmunu arttırabilir. Yağlı cilt tipine sahip kişiler, yağlı kremler kullanmamaya özen göstermelidir.

Ergenlik döneminde pek çok gençte görülen sivilceler yaşamı tehdit eden bir sağlık sorunu değildir. Genellikle erişkin dönem öncesinde biten bu durum bazen gençler tarafından büyük problem haline getirilmektedir. Ergenlik döneminde kişinin, kendi bedenindeki değişimler hakkında yeterince bilgi sahibi olmaması ve sivilcenin çevresindeki kişiler ile iletişimi olumsuz olarak etkilediğini düşünmesi, ruhsal ve sosyal sorunlar yaşanmasına neden olabilir. Sivilcenin oluşma nedeni ve bakımının bilinmesi, bu sorunların yaşanmasını engellemeye yardımcı olacaktır.

Tedavi edilmeyen sivilceler ciltte iz bırakabileceği için ihmal edilmemelidir. Tedavi bir hekim tarafından yapılmalıdır. Sivilce tedavisinin, sabır ve özenle uygulanması gerekir. Sonrasında da tekrarlanmasını önlemek için devamlı cilt bakımı gereklidir. Günde ikiyi geçmemek, cildi tahriş etmemek şartıyla yüzün sabun veya özel temizleyicilerle temizlenmesi tedaviye destek olur. Sivilceler bulaşıcı değildir ancak sivilceler sıkıldığı zaman deride yara oluşur ve iz kalma olasılığı da artar.
Ergenlik Döneminde Sık Görülen Cilt Sorunları (2) - trksh.org (bknz)

Diyet Tatlı Tarifleri


DİYET CHEESECAKE
5 paket limon lifli diyet bisküvi, 70 ml light süt, 500 gram light labne peyniri, 20 gram tatlandırıcı, 4 adet yumurta, 1 çorba kaşığı limon suyu, 1 çorba kaşığı rendelenmiş limon kabuğu, karanfil, tarçın, muskat, zencefil.

Üst katı için
250 gram light yoğurt, 2-3 damla vanilya esansı, 1 çorba kaşığı limon suyu, 1 çorba kaşığı rendelenmiş limon kabuğu, 2 çorba kaşığı tatlandırıcı, az miktarda muskat cevizi

diyet cheseecake
Bisküvileri parçalayıp ezerek un haline getirin. Sert hamur kıvamına gelene kadar süt ilave edin. Tarçın, karanfil, zencefil, muskat karışımından 1 çorba kaşığı ilave edin. Hamuru yoğurup hafifçe yağlanmış kalıba bastırarak yerleştirin. Buzdolabında 15-20 dakika bekletin. Labne peynirini bir kapta yumuşatın. Tatlandırıcı, rendelenmiş limon kabuğu ve limon suyu ekleyip karıştırın. 2 adet yumurtayı çırparak karışımın içine ilave edin. Tüm malzemeleri karıştırın. Buzdolabında beklettiğiniz hamurun üzerine aktarıp 160 derece fırında 45 dakika pişirin. Light yoğurdun içine muskat cevizini rendeleyin. Vanilya esansı ekleyin. Limon suyu, limon kabuğu ve 2 çorba kaşığı tatlandırıcı ilave edip karıştırın. Kremayla cheesecake’in üzerini kaplayıp 10 dakika daha fırında pişirin.

TARÇINLI DİYET MUFFIN
250 gran kepekli un, 25 gram tatlandırıcı, 10 gram kabartma tozu, 2 adet yumurta, 250 ml light süt, 10 gram tarçın, 120 gram light margarin, bir tutam tuz, 2 tatlı kaşığı tarçın

tarcinli muffin
Un, tatlandırıcı, kabartma tozu, tarçın ve tuzu kabın içine alın. Light yağı eritip soğumaya bırakın. Ayrı bir kapta yumurtayı çırpıp sütü ilave edin. Eritilmiş yağı bu sıvı karışıma ekleyin. Sıvı karışımı unlu karışıma ilave edin. Alttan üste doğru katlayarak karıştırın. Karışımı silikon kalıplara aktarın. Üzerlerine tarçın ekleyin. Önceden ısıtılmış 180 derece fırında 20-25 dakika pişirin(Pişirme sırasında fırının kapağını kesinlikle açmayın. Aksi halde muffinler çökecektir). Muffinleri isteğe göre yenilebilir süslerle süsleyebilirsiniz.

Nedenlerle dolu "Olağanüstü Vücudumuz" (3)


Neden, neden, neden? Olağanüstü vücudumuzdaki akıllarda soru işareti bırakan durumların nedenleri neler olabilir? "Olağanüstü Vücudumuz"un üçüncü bölümüdür.
Nedenlerle dolu "Olağanüstü Vücudumuz" (1)
- trksh.org (bknz)
Nedenlerle dolu "Olağanüstü Vücudumuz" (2) - trksh.org (bknz)

Neden horlarız?
Uyurken burnumuzdan ve ağızımızdan rahat nefes veremediğimizde horlarız. Bu sırada çıkan tuhaf sesin nedeni, gırtlağımızın arka tarafında bulunan yumuşak dokunun titremesidir.
Derin uyku, yorgunluk ya da aşırı şişmanlık horlamaya neden olabilir.
Gecede 300 kez bile horlanabilir.

Neden bacağımıza kramp girer?
Bacağımıza karmp girmesinin nedeni, vücuttaki suyun ve bazı minerallerin azalmasıdır. Genellikle gece uyurken kramp girer ve baldırımızdaki kaslar aniden kasılıp bir süre gevşemez. Bu olay sırasında canımız acır.
Spor yaparken kasları zorlamak, terlemek ve su kaybetmek kramp girmesine neden olabilir.

Neden ayağımız karıncalanır?
Uzun süre ayağımızın üzerine oturduğumuzda, buradaki sinir hücreleri sıkışır ve beyne uyarı gönderemez. Ayağa kalktığımızda sinir hücreleri beyne yeniden uyarı göndermeye başlar ve ayağımızda "karıncalanma" hissederiz. Sanki bir sürü iğne ayağımıza batıyormuş gibi olur.
Kan dolaşımındaki bir sorun, şeker hastalığı ve vitamin eksikliği de karıncalanmaya neden olabilir.

Neden ayağımız kokar?
Ayaklarımız, çorap ve ayakkabı içinde sıcak ve karanlık bir ortamdadır. ayaklarımız terlediğinde bu ortamın nemi artar. Bu, ayaklarımızda yaşayan bakterilerin hızla çoğalmasına yol açar. Bu bakteriler de kötü kokan kimyasal maddeler üretirler.
Hava almayan çorap ve ayakkabılar ayak kokusuna neden olur.

Neden geğiririz?
Yiyeceklerle birlikte bir miktar hava da yutarız. Bu havanın ağızımızdan geri çıkmasına "geğirme" denir.
Çok hızlı yemek yemek ve gazlı içecekler içmek geğirmemize neden olabilir.
Bebekler de sütle birlikte hava yutarlar. Bu onları rahatsız eder, hatta ağlarlar. Yetişkinler, bebeklerin sırtına masaj yaparak geğirmelerini kolaylaştırır.

Neden "pırt" yaparız?
Pırt yaptığımızda, ya yiyeceklerle yuttuğumuz bir miktar hava ya da bağırsaklarımızdaki bakterilerin ürettiği hidrojen, karbondioksit, metan gibi gazlar vücudumuzdan atılır.
Fasulye, nohut, yumurta, yoğurt gibi yiyecekler gaza neden olabilir.
Bazen "pırt" yaptığımızda kötü koku çıkar. Bunun nedeni bazı yiyeceklerde bulunan kükürttür.

Neden kulağımız kirlenir?
Dış kulak yolumuzda sarımsı renkte, yapışkan bir sıvı salgılanır. Bu sıvı, havadan bulaşan toz ve mikropları tutar ve bunların orta kulağa geçmesini önler.
Kulak sıvısı, tuttuğu toz ve mikroplarla birlikte dış kulak yolunda birikirse "kulak kiri" olarak adlandırılır.
Kulak sıvısı, aslında 40'tan fazla kimyasal madde içerir.

Neden idrar yaparız?
Kan böbreklerden süzülür. Bunun sonucunda kandaki fazla su, tuz ve zararlı maddeler idrar olarak vücuttan atılır.
Çok sıvı tüketmek, bazı böbrek hastalıkları ve idrar yollarına mikropların yerleşmesi sık idrar yapmaya neden olur.
Böbreklerimiz vücudumuzda bulunan tüm kanı 50 dakikada süzer.

Neden dışkı yaparız?
Sindirim sisteminde yiyeceklerin parçalanması sonucu açığa çıkan besin maddeleri ince bağırsaktan kana karışır. sindirilmeyen besin maddeleri de kalınbağırsağa geçer. Burada su ve bazı vitaminler emilir. Geriye kalan atık maddeler de dışkı olarak vücudumuzdan atılır.
Dışkının kalınbağırsaktan atılması 2-5 gün sürebilir.

Nedenlerle dolu "Olağanüstü Vücudumuz" (2)


Neden, neden, neden? Olağanüstü vücudumuzdaki akıllarda soru işareti bırakan durumların nedenleri neler olabilir? "Olağanüstü Vücudumuz"un ikinci bölümüdür.
Nedenlerle dolu "Olağanüstü Vücudumuz" (1)
- trksh.org (bknz)

Neden midemiz guruldar?
Karnımız acıktığında midemizde bir hazırlık başlar. Sindirim özsuları salgılanır. Mide kasları daha sık kasılır. Midemizden, yalnızca suyla dolu bir çamaşır makinesinin çalışırken çıkardığı sese benzeyen guruldama duyarız.
Gerginlik ve midenin çok dolu olması da guruldamaya neden olur.

Neden midemiz bulanır?
Mide bulantısı; karında bulunan bir organda, beyin ve omurilik sıvısında, hatta iç kulakta bulunan denge merkezindeki bir sorundan kaynaklanabilir. Midemiz bulandığında karnımızda bir tuhaflık hissederiz ve kusacakmış gibi oluruz.
Heyecanlandığımızda, besin zehirlenmesinde, taşıt tutmasında midemiz bulanabilir.
Mide bulantısı bir hastalık değildir; hastalık belirtisi olabilir.

Neden karnımız ağrır?
Karın bölgemizde bulunan mide, incebağırsak, karaciğer, pankreas gibi organların herhangi birindeki bir sorun karnımızın ağrımasına yol açabilir.
Kabızlık, besin zehirlenmesi, gerginlik, üşütmek ve çok fazla yemek de kaırn ağrısına neden olabilir.
Karın ağrısının nedeni; yeri, süresi ve şiddetine göre belirlenebilir.

Neden esneriz?
Esnemek, aslında bir soluk almaktır. Bu sırada ağzımız kocaman açılır. Ancak, esnemeye neyin yol açtığı tam olarak bilinmiyor.
Uykumuzun gelmesi, yorulmamız ya da sıkılmamız esnemeye yol açabilir.
Esnemek bulaşıcıdır; bunu düşünmek bile insanı esnetebilir.

Neden terleriz?
Derimizdeki gözeneklerden, çoğu su ve tuz olan bir sıvı çıkar. "Ter" denen bu sıvı havayla temas ettiğinde kurur. Bu sırada vücudumuzun sıcaklığı düşer ve serinleriz. Terle birlikte bazı zararlı maddeler de vücuttan atılır.
Spor yaptığımızda, heyecanlandığımızda ve sıcak havalarda daha çok terleriz.

Neden kaşınırız?
Derimizde sıcaklığı, basıncı ve acıyı algılayan sinir hücreleri bulunur. Derimiz zarar gördüğünde acıyı algılayan sinir hücreleri beyne uyarı gönderir. Bunun sonucunda kaşınırız.
Böcek ısırığı, alerji, bazı deri ve karaciğer hastalıkları kaşınmamıza neden olabilir.
Bazen uykumuzda bile kaşınabiliriz.

Neden titreriz?
Derimizde sıcaklığı algılayan sinir hücreleri bulunur. Üşüdüğümüzde bu hücrelerden beynimize uyarı gider. Bunun sonucunda kaslarımız hızlı bir biçimde kasılıp gevşemeye başlar ve titreriz. Bu da vücut sıcaklığımızı artırır.
Korkmak da titrememize neden olur.
Titrediğimizde tüylerimiz diken diken olur.

Neden hıçkırırız?
Akciğerlerimizin altında "diyafram" denen bir kas vardır. Bu kas, soluk alıp verdiğimizde kasılıp gevşer. Diyaframımız çok yemek yediğimizde ya da çok su içtiğimizde bazen birden kasılır ve aniden soluk alırız. Buna "hıçkırmak" denir. Hıçkırırken gırtlağımızdan ilginç bir ses çıkar.
Dakikada 4-60 kez hıçkırabiliriz.

Neden hapşırırız?
burnumuz, içine karabiber, toz gibi maddeler kaçtığında ya da nezle olduğumuzda kaşınır ve beynimize bir uyarı gider. Bu uyarıyla karın, gırtlak, diyafram, çene hatta göz kapağı kaslarımız bile aniden kasılır. Hızlı ve gürültülü bir şekilde soluk veririz. Buna "hapşırmak" denir.
Hapşırdığımızda hava, burnumuzdan saatte 160 km hızla çıkabilir.
Nedenlerle dolu "Olağanüstü Vücudumuz" (3) - trksh.org (bknz)

Nedenlerle dolu "Olağanüstü Vücudumuz" (1)


Neden, neden, neden? Olağanüstü vücudumuzdaki akıllarda soru işareti bırakan durumların nedenleri neler olabilir?

Neden tükürük salgılarız? 
Sindirim ağızda başlar. Dişlerle parçalanan yiyecekler tükürükle ıslanır. Tükürükte bulunan bazı enzimlerle parçalanır. Tükürükte enzimlerin dışında, mikrop öldürücü kimyasal maddeler ve su da bulunur.
Tat ve koku aldığımızda ya da çenemiz hareket ettiğinde daha çok tükürük salgılarız.
Günde yaklaşık 1-1,5 litre tükürük salgılarız.

Neden sümük salgılarız?
Burnumuza havadan toz ve mikroplar bulaşır. Yağışkan bir sıvı olan sümüğümüz bunları tutar ve akciğerlerimize ulaşmasını önler.
Soğuk algınlığı, nezle ve alerji daha çok sümük salgılanmasına yol açar.
Normalde renksiz bir sıvı olan sümüğümüz, toz ve mikroplarla karışıp koyu bir renk alır. Bazn de katı hale gelir.

Neden gözyaşı salgılarız?
Göz kapaklarımızı her açıp kapadığımızda, gözyaşımız gözlerimizi yıkayıp temizler ve burnumuzun içine akar. Böylece havadan bulaşan toz ve mikroplar vücudumuzdan atılır.
Gözümüze bir şey kaçtığında, nezle ya da alerji olduğumuzda daha çok gözyaşı salgılarız.
Günde yaklaşık 0.75 - 1 gram gözyaşı salgılarız.
Neden göz kırparız?
Vücudumuzun en hızlı kasılıp gevşeyen kasları göz kapaklarında bulunur. Göz kapaklarımız açılıp kapanarak gözyaşının yayılmasını ve gözlerimizin nemli kalmasını sağlar.
Gözümüze bir şey kaçması da göz kırpmamıza neden olur.
Fark etmesek de dakikada 20 kez göz kırparız. Göz kırpmazsak gözlerimiz kurur.

Neden ağzımız sulanır? 
Sevdiğimiz bir yiyeceği gördüğümüzde ya da kokusunu duyduğumuzda vücudumuzda sindirim için bir hazırlık başlar. Bunun sonucunda daha çok tükürük salgılanır ve ağzımız sulanır.
Tükürüğümüz yiyeceklerin kayganlaşmasını da sağlar. Bunun sonucunda yiyecekler sindirim yollarından daha kolay geçer.

Neden yüzümüz kızarır? 
Heyecanlandığımızda, öfkelendiğimizde, utandığımızda ya da vücut sıcaklığımız arttığında yüzümüz kızarır. Çünkü buradaki deride bulunan kan damarları genişler ve bu damarlardan daha fazla kan geçer. böylecek yüzümüz kırmızı görünür.
Derin derin soluk alıp vermek yüzümüzün kızarıklığının geçmesine yardımcı olur.

Neden kulağımız çınlar? 
Dışarıdan bir ses gelmediği halde "çınlama" denen uğultuya benzer hoş olmayan bir ses duyarız.
Uzun süre gürültülü ortamda kalmak, başımızı çarpmak, bazı kulak hastalıkları ve bazı ilaçlar kulak çınlamasına neden olabilir.
Kulak çınlaması bir hastalık değildir, ancak bir hastalığın belirtisi olabilir.

Neden ateşimiz çıkar? 
Normalde vücut sıcaklığımız yaklaşık 37 derecedir. Hastalandığımızda bağışıklık sistemimiz mikroplara karşı harekete geçer. Bunun sonucunda vücut sıcaklığımız artar, yan, ateşimiz çıkar.
Ateş bir hastalık değil, hastalık belirtisidir.
Ateşimiz 41 derecenin üzerine çıktığında vücudumuz tehlike altına girer.
Nedenlerle dolu "Olağanüstü Vücudumuz" (2) - trksh.org (bknz)
Nedenlerle dolu "Olağanüstü Vücudumuz" (3) - trksh.org (bknz)

Ergenlik: Yaşamın en güzel dönemi


Ergenlik Dönemi
Çocukluk ve erişkin dönemlerin arasında yer alan ergenlik döneminde hızlı bir büyüme ve gelişme süreci yaşanır. Ergenlik döneminde bedenin büyüme ve gelişmesi önemli ölçüde tamamlanarak erişkin vücut özelliklerine sahip oluruz. Ergenliğin yaş olarak tanımında, 10-19 yaş aralığı, ergenlik dönemi olarak kabul edilir. Ergenlik döneminde yaşadığımız bedensel, psikolojik ve sosyal gelişim süreci, hepimiz için önemli bir yaşam deneyimidir. Ergenlik döneminde ruhsal ve bedensel gelişim, bireyler arasında farklılık gösterir.

Ergenliğin ilk döneminde, bedenimizin hızla büyümesine ve gelişmesine hemen alışamayabilir, yadırgayabiliriz. Bazen kendimizi yalnız hisseder, etrafımızdaki kişiler tarafından beğenilmediğimiz şeklinde bir ön yargıya kapılabiliriz. Bu yaşlarda genellikle kendi cinsiyetimizden arkadaşlarımızla beraber olmak bizi rahatlatabilir.

Ergenliğin daha sonraki dönemi olan 14-15 yaşlarında bedenimiz, erişkin görünümünü almaya başlar.

Biz de yaşadığımız fiziksel değişikliklere yavaş yavaş alışırız. Kendimize olan güvenimiz artar, ruhsal olarak kendimizi daha rahat hissederiz. Bizim için "güzel" ya da "yakışıklı" görünmek önem kazanmaya başlar. Bu dönemde her iki cinsiyetten de arkadaşlarımızla daha iyi anlaşmaya başlarız. Arkadaşlarımızla beraber olmaktan çok hoşlanırız.

Ergenliğin son dönemlerine denk gelen 16-18'li yaşlarda gelecek ile ilgili kaygılarımız ön plana çıkmaya başlar. Gelecekte ne yapacağımız bizim için daha da önem kazanır. Bazı arkadaşlarımız üniversitede okumak isterken bazı arkadaşlarımız da çalışma yaşamına kendilerini hazırlamaya başlar. Bu yaşlarda ailemizin bizlere verdiği destek, kendimize olan güven duygumuzu arttırır.

Ergenlikte bedenimize, çocukluk dönemine göre daha fazla özen göstermeye başlarız. Bu dönemde özellikle deri ile ilgili sorunlarımız canımızı sıkabilir. Bu sorunların nasıl oluştuğunu anlyabilmek için önce deri yapısı ve derinin görevlerini bilmek gerekir. Sağlıklı bir deriye sahip olmak için öncelikle bu organımızın gereksinimlerini karşılamamız şarttır.
Derimizin Yapısı ve Özellikleri - trksh.org (bknz)

Derimizin Yapısı ve Özellikleri


Derimizin Yapısı
Derimiz, bedenimizi dış etkilerden koruyan en büyük organıızdır. Vücut ağırlığımızın yaklaşık 1/6'sını oluşturur ve alanı yaklaşık 1,5 metrekaredir. Beden ısımızın düzenlenmesi, dokunma, ısı, ağrı ve basınç gibi duyumları hissetmemizi sağlar. Derimiz, alttaki dokulara destek olurken bedenimiz için zararlı olan bazı maddelerin ter yoluyla kısmi ölçüde dışarı atılmasını sağlar. Kemik yapımız için gerekli olan D vitaminin sentezi deri yoluyla olur. Güneş ışınlarının zararlı etkilerinden korunmak için derimiz renk moleküllerini yani pigmentleri oluşturur. Derimiz, zararlı maddelerin ve mikropların vücudumuza girmesini engeller.

Derimizin Yapısı
Derimiz farklı özellikleri olan üç ana tabakadan oluşur.

Derimizin Özellikleri
Üst Deri (Epidermis): Cildin en üst tabakası bedenimizi dış etkenlere karşı korur. En dıştaki boynuzsu tabaka su ve diğer yabancı maddeleri önemli ölçüde geçirmez. Üst deri, yaklaşık iki haftada bir yenilenir.

Dış tabaka derinin alt tabakalarını güneş ışınlarından korumak için melanin denilen özel pigmentleri de yapar. Melanin, güneş ışınları ile derinin daha koyu renkli bir hale gelmesini sağlayarak güneş ışınlarının alt tabakalardaki hassas hücrelere ulaşmasını engellemeye çalışır. Ama yüksek doz ve yoğun güneş ışınları karşısında gücü çok sınırlı kalır.

Alt Deri (Dermis): Üst derinin altında "alt deri" adı verilen tabaka bulunur. Bu tabakada ter bezleri, yağ bezleri, kılların alt bölümleri olan "kıl kökleri" yer alır. Kanlanması yoğun olan bu tabaka salgıladığı yağ ve ter ile derinin üzerindeki asidik yapıyı oluşturur. Bu tabakanın içinde derinin esnekliğini sağlayan dokular ve kılların hareket etmesini sağlayan kas yapısı bulunur. Bu tabakada çalışan yağ bezlerinin aşırı çalışması, derimizde sivilce ve siyah nokta oluşmasına neden olur.

Deri Altı Tabakası (Subkutis): Alt deri tabakasının altında bulunan deri altı tabakası, derinin beslenmesini sağlar; salgılamanın oluşması ve ısı düzenlemesini destekler.

Örücülüğün Tarihi Gelişimi


Örgü; herhangi bir ipin elle ya da şiş, tığ gibi araçlarla yapılmış ilmeklerin yan yana getirilerek birleştirilmesidir. Örücülük sanatında Türklere ait bilinen en eski örnekler, M.Ö. 7 ve 8. yüzyıllara ait buluntulardır. Türklere ait olan bu buluntulara Orta Asya'nın Pazirik bölgesinde rastlanmıştır. Bu yörede yapılan kazılarda, konç kısmı koç boynuzu motifleriyle süslenmiş yün çoraplar bulunmuştur. Bulunan bu eserler, o dönemde örücülük sanatının Türklerde oldukça gelişmiş düzeyde olduğunu göstermektedir.

Orta Asya'da bulunan eserlerden sonra en eski örücülük örneklerine Mısır'da rastlanılmıştır. Mısır mezarlarında yapılan kazılarda, başparmağı ayrık kırmızı yün çoraplar bulunmuştur. Ayrıca Güney Amerika'da (Peru'da) yapılan kazılarda M.Ö. 3 ve M.S. 3. yüzyıllara ait örgü işlerine rastlanmıştır. Peruluların örgü tekniği ve çeşidindeki zenginlik, örtücülük sanatlarının ne kadar gelişmiş olduğunu ortaya koymaktadır.

Örgü Çeşitleri
Örücülük sanatı 9 ve 10. yüzyıllarda, özellikle Asya'da gelişmiş durumdadır. Arap tacirler tarafından Asya'dan alınan pek çok  malla birlikte ilk örtücülük örnekleri de 10 ve 11. yüzyıllarda İspanya'ya ve Avrupa'ya yayılmıştır. Örtücülük alanında 16. yüzyılda, özellikle İspanya ve İtalya'da büyük başarılar elde edilmiştir. İpeğin 16. yüzyılda Avrupa'ya girmesinden sonra örgüde yün yerine ipek, altın, gümüş iplikler kullanılmaya başlanmıştır. Avrupa'ya 17. yüzyılda pamuğun gelmesiyle birlikte beyaz örgü denilen dantel örgü yaygınlaşmıştır.

Milattan 2000 yıl önce yaşamış olan Romalılara ait bit parada içinden yılan çıkan bir sepet resmi vardır. Britanya Müzesi'nde sergilenen ve Romalılara ait olan söğüt sandalye bugünkü örneklere çok benzemektedir.

Orta Asya Türkleri de sepeti çok çeşitli amaçlar için kullanmışlardır. Bugün hala birçok yörede yaygın olarak kullanılan hasır örgü, Türkler tarafından 17 ve 18. yüzyıllarda da kullanılmıştır.

Ele geçen buluntular gösteriyor ki örücülük çok eski bir geçmişe sahiptir. Örücülük, her devirde geçerliliğini koruyup günümüze kadar sevilen bir uğraş olarak birçok alanda kullanılmıştır.

Örücülüğün bütün örneklerine yurdumuzun her yöresinde rastlanılmakadır. Şiş, tığ, iğne ve bitki örücülüğü, günümüzde zengin bir el sanatı olarak hale uygulanmaktadır.

Singapur: Gidilesi ve görülesi bir yer


Singapur Haritası
Singapur, Güneydoğu Asya'nın en küçük ada ülkesidir(Belki de en küçük ve en refah bir adalar ülkesi denilebilir). Tropikal bir iklime sahip olan Singapur(diğer adı Lion City; Aslan Şehir, Aslanlar gibi anlama gelimektedir), Endonezya ve Malezya toprakları arasında yer almaktadır. Dünyanın az sayıdaki şehir devletlerinden biridir. Parlementer demokrasi sistemi ile yönetilen bu küçük Asya ülkesinin nüfusu yaklaşık olarak 5 milyon kadardır.

Şirin ülke Singapur, birçok özelliği ile dünyanın yaşanabilir ülkelerinden bir tanesidir. Gidilesi, görülesi yerlerin de başında gelmektedir. İmkanım olsa da gitsem dedirten bir çekiciliği vardır. Singapur'u tanıdıkça insanda hayranlık oluşturuyor. Bu bakımdan gezmek, görmek, yaşamak için oldukça uygun bir ülkedir. Düzen(Singapur'da 60/40 kuralı var. Ülkede her ırktan insan olmasından dolayı, devlet herhangi bir kutuplaşma ihtimaline karşı her yerleşim alanına yaklaşık olarak 60% Çinli, 30% Maley ve 10% diğer ırktan insan yaşaması şartı koymuş. Bu şart iş yerleri içinde geçerliymiş) ve zenginlik(ticaret ve turizm en önemli gelir kaynaklarındandır) abidesi olarak da bilinir.

Singapur, adeta bir masal ülkesidir. Ülkede sakız çiğnemek, satmak hatta bulundurmak bile yasak. Yasağın sebebi ise çevre kirliliğini önlemekmiş. Bu yasak şu an ne durumda bilemiyorum(Daha önce yasağın hafifletildiğine dair bir şeyler okumuştum: Çiğneyebileceğin kadar sakız gümrükten geçirilebiliyormuş) ama gerçekten çok ilginç. Yerlere tükürmek, sokağa çöp atmak, belirlenmiş yerler dışında sigara içmek gibi fiiller yasaktır. Kurallara aykırı davrananlar ağır cezalarla kaşılaşabiliyorlar. Trafik kurallarına uymazsanız kendinizi televizyonda görebilirsiniz ve bu utançla bir süre yaşamak zorunda kalabilirsiniz. Güvenlik görevlileriyle, polislerle karşılaşmamanız çok doğaldır(havaalanı dışında). Bu nedenle polis olmamasına güvenmemek gerekir çünkü her yerde kamera bulunmakta ve biri sizi gözetliyor. Trafik ışıklarına yerleştirilen sensörler trafik ışıklarını yönlendiriyor. Sensörler, arabaların ne sürede ne kadar yoğunlaştığını algılayıp ona göre geçiş önceliği sağlıyor. Bu sayede neredeyse hiç trafik sıkışıklığı yaşanmıyor. Trafik ve otopark sorununa karşı arabaların çok pahalı olması da bir Singapur gerçeğidir(Ayrıca kirlilik yaratmamak için ülkeye araba girişi hem çok masraflı hem de zor). Bunun yanında toplu taşımacılık oldukça rahattır. Temizliğe ve düzene önem verdikleri çok açıktır. Dünyanın en düzenli ve en temiz ülkesi midir bilinmez ama burası bambaşka dedirtecek derecede bir ülke olduğu kesindir.

Singapur

Singapur, bir turizm ülkesidir. Fakat bir ada ülkesi olduğu için doğal güzellikler, tarihi yerler ya da müzeler konusunda pek fazla bir özelliği bulunmamaktadır. Bu nedenle insan eliyle yaratılmış bir turizm ülkesi deyimi herhalde yanlış olmaz. İlginç binalar, gökdelenler şehrin süsü gibidir. Bunların dışında Singapur'da gezilebilecek, görülebilecek, yapılabilecek birçok şey vardır. Bir yemek cenneti olan Singapur'da birbirinden farklı bu lezzetleri denemek, yapılabilecek aktivitelerden biridir. 5 yıldızlı bir restoranda güzel bir akşam yemeği yemek tavsiye edilebilir. Ayrıca Singapur'da birçok tropikal meyve(ve tabi ki meyve suyu) çeşidinin tadına bakmak mümkündür. Uzun lafın kısası otellerinden, eğlence yerlerine; alışveriş merkezlerinden gezilecek yerlerine kadar her şey çok iyi ve bu nedenle "Nasıl Gidilir, Nerede Kalınır, Ne Yenir, Ne İçilir, Nereler Gezilir, Nasıl Eğlenilir, Ne Alınır" gibi soru işaretlerinin yanıtları oldukça nettir. Bu bakımdan bu tür kaygılar taşımaya gerek yoktur. Ufacık, tefecek bu ada ülkesi, en zengininden en mütevazı turistine kadar her ziyaretçiyi memnun edebilmektedir.
Singapur gezisi düşünenlere daha fazla bilgi edinmeleri için http://www.maximiles.com.tr/Maximiles/seyahat_rehberi/sehir_rehberi/Singapur/sehre_bakis.aspx sayfasını ziyaret etmelerini tavsiye ederim. Singapur seyehati konusunda aklınızdaki soru işaretlerini gidermek için iyi bir rehber diye düşünüyorum.

Vicdan Filmleri: 10,9,8...


(Yükseliyormuş, duvar , yükseltiyorlarmış. Sesleri duyuyor musunuz? Bakın yine... Bu çığlık...Sanki... Bilemiyorum... Umarım ciğerlerin parçalanır orospu sus artık. Bağırmayı bırak. Lütfen, yalvarıyorum - sessiz ol-)

Çok büyük bir felaket içinden çıktık. Detayları hatırlamıyorum. Televizyon unutmamızı istemiyordu. Kusan kadınları, çocuklar, ezilen süzülen insan görüntüleri, durup dururken yere düşen insanlar. Kötü bir gündü. Kaçarken yerde yatan insanların üzerine basanlar, birbirini çekip düşürmeye çalışanlar. Görüntüler onlara bakıyordum. (Antideprasan kafamla ve tabi antideprasan gözlerimle. Ekrandan onların gözlerini görebiliyordum. Daha önce hiç göz görmemiş mi?)

Antideprasanlar avuç avuç. Doktor "Onların gözlerine bak ne kadar mutlu olduklarını gör ve bunu bir düşün" diyordu. (Virüslü olsaydım kaçmazdım, sonra duvarlar orada kalanlar, duvarların arkasında kalanlar)

Bir günde yaptılar kocaman yüksek kalın beyaz duvarı. Bazen gece boyunca susmuyorlar. Sabahın erken saatlerine doğru sesleri biraz azalıyor ama ertesi gün yine... Ordan bağırıp duruyorlar. Ben ilk zamanlar duvarları yapmaya başladıkları ilk zamanlar arka tarafa gidip onlara gizlice ekmek atıyordum ve bazen bir kaç şişe su. Fakat sustular mı? Hayır. Hatta daha fazla bağırmaya daha fazla çığlık atmaya başladılar. Bende bıraktım.

"Açım, biz burada çok açız lütfen" "Biz..." (Bunu söylemeli miyim) " Biz burada çok açız ve başka çaremiz yok". (Söyleyemem... Söyle) " Biz birbirimizi yiyoruz orospu çocukları, biz açlıktan birbirimizi yiyoruz" (Arkada kaç kişi var?)

Duvarları yükseltiyorlar sonra biraz daha... Açıklamalar ardı ardına geliyordu " Duvar gerekliydi" " Duvar bizi kurtardı artık hastalık yayılmayacak" Hepimiz derin bir oh çektik.

Hastanedeydim insanlar durmadan konuşuyorlardı. " Büyük felaket." "Hastalık yayılıyor." Hastanedeydim çünkü depresyondaydım. (Bağırmak istedim depresyon yayılıyor, depresyonum yayılıyor!)

Sevgilim... O gitti... (Çok acı... daha acı verici bir şey düşünemiyorum) Hayır hayır o gitti.... Gitti... ( Derin derin nefes al, burnundan al ağzından ver, saymaya başla, nefes almaya devam et, nefes al 10...9...8...7... iyiyim, çok iyiyim, iyi biriyim 6...5...4...3...2...1.) O gitti...

Hastalık... TV... " Bugün yedi kişi öldü" Olabilir dedim içimden olabilir.İnsanlar ölür, doğanı dengesi bu. Ama insanlar birbirini terk edemez.... Eder... Ama birden bir edemez. (Siz ölüyor olabilirsiniz ama sevgilimde beni terk etti) İçim o kadar acıyordu ki... İçim... Günler geçiyordu yada geçtiğini söylüyorlardı ve insanlar ölüyordu. "Size de bulaşabilir" dedi TV. Sorular soruyorlardı. "Bence orası bir an önce temizlenmeli" Bence hasta olanalar bir yere toplanmalı" Herkesin bir bencesi vardı.

İmza kampanyaları.... Bende imzaladım. (Virüs kapanların kendi kaderleriyle başbaşa bırakılmasını onaylıyorum. Altına en güzel imzamı attım) Umurumda değil.... Umurumda değil... (Ben kendi kaderimle başbaşa bırakıldım,hiç bir şey olmuyor yaşamaya devam ediyorsun)

Tek hatırladığım " Biz burada çok açız ve başka çaremiz yok" . Bir günde yaptılar. Bunu hatırlıyorum. Bu bir başarı hikayesi. Hastalığın daha fazla yayılmaması için düşünülen önlem çerçevesinde duvarların yapılmasın karar verildi. Duvarların yapımına bugün başlandı ve duvarlar bugün tamamlandı. Harika haber.... Hasta olanlar duvarların arkasında kalacak. Hepsi orada... Gerekli yardım yapılacak TV öyle söyledi.

Sevgilim... Onun için endişelenmiştim ya hastalığı kaparsa diye. (Keşke hasta olsaydı) Hasta olsaydı onu görmeye gidebilirdim, elini tutardım bana ne kadar üzgün olduğunu söylerdi ve biz yeniden birbirimiz çok severdik. (Keşke hasta olsa)

TV duvarı unuttu, arkadakileri unuttu. Ben hala onları duyuyorum. Evim işkence bahçesi. Belki taşınırım. Ses... Sadece ses... Onların o korkunç sesi. Duvarları yükseltiyorlarmış. (Seslerini kesseler daha iyi olur)

Ben kötü biri değilim. (Hayır hayır o gitti.... O gitti.... Derin derin nefes al, burnundan al ağzından ver, saymaya başla, nefes al 10...9...8...7... nefes almaya devam et 6...5...4...3...2...1.)

İyiyim, ben çok iyiyim, ben iyi biriyim (O gitti) Sadece.... Sadece uyuyamıyorum.


Aşkın diğer adı: ÇİKOLATA


Sayılamayacak kadar çok çeşidi bulunan çikolata, unutulmayacak anları daha da tatlı kılar. Biberliden fındıklıya, sütlüden bitter'e kadar değişik lezzetleri vardır. "Pastacılığın kralı" olarak anılan bitter çikolata, tarttan musa kadar birçok tarifte kullanılır.

Çikolata
Çikolata, kakao ağacının meyvesinin ezilmesiyle elde edilir. Mayalandıktan sonra kurutulur, ayıklanır ve ezilir. Kakao yağı, %55 karışımını elde etmek için demlenme aşamasında tozşeker ve sütle karıştırılır. Karışımın karıştırma teknesine aktarılır. Bu işlem sonrasında homojen ve pürüzsüz bir karışım elde edilir. Bu aşamada bitter çikolata ve sütlü çikolata için kakao yağı eklenir. İşlem şekillendirme ve sertleştirmeyle sonuçlanır. Çikolata, sarılı olduğu koruma kağıdıyla serin ve kuru bir yerde saklanır. Buzdolabında asla saklanmaz.

ETİKETTEKİ İÇERİKLER
Yasal olarak %5 oranında kullanılması uygun görülen kakao yağından başka yağ içermez. %45 kakao ve %28 kakao yağı(ekstra bitter için) ile elde edilir. İyi çikolata ezilme kalitesine, yapım aşamasındaki işlenişe ve malzemelere bağlı olarak değerlendirilir. Sadece kakao içeren çikolatanın en iyisi olduğu düşünülemez.

ÇİKOLATA HAZIRLAMAK
Süs ve kaplama çikolata hazırlamak için ısı vazgeçilmezdir. Uygulama sırasında çikolata ısıtılır, şekillendirildikten sonra kurumaya bırakılır. Böylece kristal yapısı belirlenip kuruması için mükemmel bir sonuç elde edilir. Parlak, dayanıklılık süresi yüksek ve uzun zaman saklanabilirlik özelliğine sahip olur. Unutulmaması gereken bir nokta da bitter çikolataya oranla beyaz çikolatanın eritilme süresinin 2 derece olmasıdır.

ERİTME İŞLEMİ
Çikolata, kolay eriyip zor şekil alıyorsa ve yapışkan bir kıvamda oluyorsa bu çeşitteki çikolata, sos yapımında kullanılmaya uygundur. Sacher tart için hazırlanan pastacı kreması(150 gram bitter çikolata ve 500 ml süt) gibi. Soslar arasında en tatlı ve sulu kıvamda olan tarif 120 gram bitter çikolata, 50 gram tozşeker, 7 gram mısır nişastası ve 300 ml sütün benmari usulü ısıtılarak çikolatanın eritilmesiyle hazırlanır. Bu sos soğuyana kadar devamlı karıştırılır. Sos katılaşmamalı ve dayanıklılığını kaybetmemelidir. Waffle, kedidili ve pandispanya gibi pasta tabanıyla uyum sağlar. Mus ve kremalar için yapılışı kolay ve iyi sonuç veren bir sos çeşididir. Ganaj kremanın hazırlanışında küçük trüf çikolata yapımındaki gibi kakao kullanılır. Unutulmaması gerekn bir nokta da bu çikolata çeşitlerinin tatlı ve yağlı olduğudur. Sıcak çikolatayı da unutmamak gerekir; kolay tarifi olmasına rağmen kaç kişi tarafından doğru yapılır?

Toz kakao: %24 kakao yağı içerir ve kolay çözünür. Süsleme, sıcak çikolata ve sos gibi tariflerde kullanılır.
%100 kakaolu: İçine başka malzeme eklenmeden hazırlanan çok saf bir çikolata çeşididir. Aksi takdirde, kullanıldığında kötü sonuç verir.

Eritme işlemi
  1. Küçük parçalara ayırdığınız çikolatayı benmari usulü eritin. Kaynamamasına dikkat edin, silikon ya da tahta kaşıkla devamlı karıştırın.
  2. Eğer yüksek ısıda hızla eritilmişse eriyen çikolata pıhtılaşacak ve kullanılmayacaktır.

Çikolatayı eritme süresi
  1. 500 gram bitter çikolatayı kısık ateşle (Isı 40-50 dereceyi geçmemelidir.) benmari usulü eritin. Ocaktan alıp 100 gram bitter çikolata ekleyin ve eritilmiş çikolatanın ısısnı düşürün.
  2. Çikolatayı ekledikten sonra erimesi için devamlı karıştırın.
  3. Çikolata tahta kaşıktan kolayca akıyorsa ısı istenilen 32 dereceye ulaşmış demektir. (Termometreyle ısı kontrol edilebilir.)
  4. Bu noktada çikolatanın hala erimemesine, akışkanlığıyla süsleme ve kaplamaya uygun olmasına dikkat edin. Bu şekilde çikolatayı eritme süresi tamamlanmış olacaktır.

Klasik usul eritme
  1. Çikolatayı benmari usulü (40-50 derece ısıda) eritin.
  2. Eritilmiş çikolatanın 2/3'ünü mermere dökün.
  3. Spatula yardımıyla karıştırarak soğutun. Isının 27 derece olmasına dikkat edin. Çikolata yoğun ve yapışkan olmayacaktır.
  4. Soğuttuğunuz çikolatayı benmari usulü erittiğiniz çikolata dolu kabın içine aktarın. Isısı 32 dereceye ulaşana kadar karıştırın.
 
Copyright 2009-2013 © trksh.org - Takip eden geride kalır.
Gizlilik
Teşekkürler bloggerthemes.net